Davacı şirketin %25 ortağı olan bir gerçek kişinin, hakkında kamu davası açılması nedeniyle ihalelere katılmaktan yasaklanmış olması, bu gerçek kişinin şirket sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaması karşısında, şirket müdürü olduğundan bahisle şirket hakkında yasaklama kararı verilmesinde 4734 sayılı Kanun hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK.nun 235/2-d maddesindeki suçun oluşması için ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşmaya vardıklarının kesin olarak saptanması gerektiği, ihale zarfının başka bir firma tarafından verilmiş olmasının, doküman almadığı halde ihaleye katılmanın, bir firmanın ihale dosyasının başka bir firmadan çıkmasının kesin ve net olmadığı müddetçe ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturmayacağı.
İhaleye fesat ve rüşvet suçları için detaylı araştırma yapılmadan beraat kararı verilmesi isabetsizdir. Bu noktada iletişim kayıtları delildir ve iletişim kayıtları ile şirketin kamu görevlisi ihtiyaç kredisini ödemeleri arasında bağlantı olup olmadığının araştırılması ve fesat izlenimi verecek araştırmaların yapılması gerekir.
Edimin ifasına fesat karıştırma suçu; özgü suç niteliğinde olan ve TCK'nın 236/2-d maddesi uyarınca ihale sürecinde görev alan kamu görevlisi tarafından işlenebilen bir suç olup, iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alınmalıdır.
Bu durumda, çeşitli eksiklikler nedeniyle 13 firma ihale dışı kalmış ise de, ihale üzerinde kalanın teklifi de dahil bütün tekliflerin yaklaşık maliyetin altında olması dolayısıyla ihalede rekabet ortamının oluşması karşısında, ihalenin iptali isteminin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Feshedilen sözleşmelerde ifaya ekli cezai şart talep edilemez; ancak, ceza talep edilebilir. İhtar süresi beklenilmek şartıyla, ihtar süresi kadar ceza talep edilebilir. Feshedilen sözleşmelerde ceza ihtar süresi ile sınırlıdır.
4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 11. maddesinde geçici teminatın irat kaydedilebilmesi için ihaleye teklif veren kişinin ihalelere girmekten men edildiğine ilişkin karar verilmiş olması gerektiği açıklanmıştır. Bu durumda sadece iddianamenin düzenlenmiş olması kanunda tanımlanan yasaklanmış olma koşulunu sağlayamayacağından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru olmamış hükümün bozulması gerekmiştir.
Kural olarak borçlunun direnimi için, borcun muaccel olması yeterli değildir. Borcun muaccel olmasına karşın sözleşmede borcun yerine getirileceği gün belli değilse ayrıca alacaklının ihtarı gerekir. Sözleşme hükümlerine göre borcun yerine getirileceği gün kesin olarak belirlenmiş ya da saptanan bir sürede yerine getirilmesi kararlaştırılmışsa ihtara gerek olmadan direnim durumu gerçekleşir.
İhaleye katıldığı tarihte SSK prim borcu olması nedeniyle kendisiyle sözleşme yapılmayan ihale üzerine kalan kişinin ihale dışı bırakılması mümkün olup, anılan Kanunun 58. maddesi uyarınca ihalelerden yasaklama kararı verilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
İhale ve mal teslim işlemlerinin gecikmesi hizmetin aksamasına, gecikmesine ve dolayısıyla kamunun bundan zarar görmesine neden olur. Bu yüzden bu tür sözleşmelerdeki ceza koşulu nitelendirilirken, idarelerin açıklanan özelliği gözden uzak tutulmamalıdır. İhtar süresi beklenilmişse ceza talebi mümkündür.
Delil sözleşmesine uygun olarak yapılan fesihte ve fesih neticesinde irad kaydedilen teminat tutarı hakkında idare haklıdır. İlgili firma hakkında yasaklılık verilmesi normaldir.
İhaleye esas uygulama projesinde, uygulama sırasında herhangi bir değişiklik yapılmamış ise, işte bir iş artışı ve eksilişinden bahsedilemeyeceği değerlendirilmektedir.
Davacı şirketin %25 ortağı olan bir gerçek kişinin, hakkında kamu davası açılması nedeniyle ihalelere katılmaktan yasaklanmış olması, bu gerçek kişinin şirket sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaması karşısında, şirket müdürü olduğundan bahisle şirket hakkında yasaklama kararı verilmesinde 4734 sayılı Kanun hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK.nun 235/2-d maddesindeki suçun oluşması için ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşmaya vardıklarının kesin olarak saptanması gerektiği, ihale zarfının başka bir firma tarafından verilmiş olmasının, doküman almadığı halde ihaleye katılmanın, bir firmanın ihale dosyasının başka bir firmadan çıkmasının kesin ve net olmadığı müddetçe ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturmayacağı.
İhaleye fesat ve rüşvet suçları için detaylı araştırma yapılmadan beraat kararı verilmesi isabetsizdir. Bu noktada iletişim kayıtları delildir ve iletişim kayıtları ile şirketin kamu görevlisi ihtiyaç kredisini ödemeleri arasında bağlantı olup olmadığının araştırılması ve fesat izlenimi verecek araştırmaların yapılması gerekir.
Edimin ifasına fesat karıştırma suçu; özgü suç niteliğinde olan ve TCK'nın 236/2-d maddesi uyarınca ihale sürecinde görev alan kamu görevlisi tarafından işlenebilen bir suç olup, iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alınmalıdır.
Bu durumda, çeşitli eksiklikler nedeniyle 13 firma ihale dışı kalmış ise de, ihale üzerinde kalanın teklifi de dahil bütün tekliflerin yaklaşık maliyetin altında olması dolayısıyla ihalede rekabet ortamının oluşması karşısında, ihalenin iptali isteminin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Feshedilen sözleşmelerde ifaya ekli cezai şart talep edilemez; ancak, ceza talep edilebilir. İhtar süresi beklenilmek şartıyla, ihtar süresi kadar ceza talep edilebilir. Feshedilen sözleşmelerde ceza ihtar süresi ile sınırlıdır.
4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 11. maddesinde geçici teminatın irat kaydedilebilmesi için ihaleye teklif veren kişinin ihalelere girmekten men edildiğine ilişkin karar verilmiş olması gerektiği açıklanmıştır. Bu durumda sadece iddianamenin düzenlenmiş olması kanunda tanımlanan yasaklanmış olma koşulunu sağlayamayacağından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru olmamış hükümün bozulması gerekmiştir.
Kural olarak borçlunun direnimi için, borcun muaccel olması yeterli değildir. Borcun muaccel olmasına karşın sözleşmede borcun yerine getirileceği gün belli değilse ayrıca alacaklının ihtarı gerekir. Sözleşme hükümlerine göre borcun yerine getirileceği gün kesin olarak belirlenmiş ya da saptanan bir sürede yerine getirilmesi kararlaştırılmışsa ihtara gerek olmadan direnim durumu gerçekleşir.
İhaleye katıldığı tarihte SSK prim borcu olması nedeniyle kendisiyle sözleşme yapılmayan ihale üzerine kalan kişinin ihale dışı bırakılması mümkün olup, anılan Kanunun 58. maddesi uyarınca ihalelerden yasaklama kararı verilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
İhale ve mal teslim işlemlerinin gecikmesi hizmetin aksamasına, gecikmesine ve dolayısıyla kamunun bundan zarar görmesine neden olur. Bu yüzden bu tür sözleşmelerdeki ceza koşulu nitelendirilirken, idarelerin açıklanan özelliği gözden uzak tutulmamalıdır. İhtar süresi beklenilmişse ceza talebi mümkündür.
Delil sözleşmesine uygun olarak yapılan fesihte ve fesih neticesinde irad kaydedilen teminat tutarı hakkında idare haklıdır. İlgili firma hakkında yasaklılık verilmesi normaldir.
İhaleye esas uygulama projesinde, uygulama sırasında herhangi bir değişiklik yapılmamış ise, işte bir iş artışı ve eksilişinden bahsedilemeyeceği değerlendirilmektedir.