Sözleşmede yer alan fiyat farkı katsayılarına ve düzenlemesine göre işlem yapılması gerekirken, iş artış ve eksilişlerine yönelik düzenlemeye göre işlem yapılması doğru olmamıştır ve fiyat artışlarının fiyat farkı olarak yükleniciye ödendiği, ancak düşüşlerin fiyat farkı kesintisi olarak dikkate alınmadığı olayda değerlendirme hatalı olmuştur.
İşçi ücretlerine işveren primlerinin dahil olduğuna yönelik açılan davada, yüklenicinin hakedişlere usulüne göre itirazının olmaması sebebiyle hakedişleri olduğu gibi kabul etmiş sayılmasından dolayı davanın reddedilmesi gerekmektedir.
Yapım işlerinde götürü bedel tutarın bulunması için imalatların fiziki oranı bulunmalıdır. İlave iş bedellerinin iş artışı ve yeni birim fiyat hükümlerine göre belirlenmesi gerekmekte olup, sözleşme dışına çıkılarak serbest piyasa fiyatlarıyla hesaplamanın yapılması doğru değildir.
Somut olayda her iki ihale gerçekleşmiş, teminatlar alınmış, sözleşmeler düzenlenmiş ancak sözleşme davacı yüklenici tarafından imzalandığı halde davalı idare tarafından imzalanmayıp ihale feshedilmiştir. Bu durumda sözleşme yok hükmündedir. O halde idari işlemden kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu bulunmaktadır. Davanın adli yargıda değil, idari yargıda görülmesi gerekir.
İdare tarafından Kamu İhaleleri Sözleşmeleri Kanununda düzenlenen bu prosedüre uygun olarak fesih kararı alınmadan ve bu karar yükleniciye tebliğ edilmeden doğrudan mahkemeye müracaat edilerek, sözleşmenin hükmen feshine karar verilmesini istemekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, davanın bu yönden reddi gerekmektedir. 4735 sayılı Kanun hükümlerine göre sözleşmeler burada yazılı esaslara göre feshedilmelidir.
5510 sayılı Kanun kapsamında ödenen teşviklerin hakedişlerden kesilebilmesi, getirilen düzenlemenin amacı ile uyuşmadığından ve işverenlere teşvik olduğundan kesilebilmesi mümkün değildir.
Teklif mektuplarında yapılan tahrifatın ihaleye girmeden önce mi, yoksa ihale komisyonu tarafından mı yapılıp yapılmadığının net olarak ortaya konulamadığı, mahkumiyetlerine yeterli kuşkudan uzak, kesin ve inandırcı delil olmadığından, ilgili kişiler hakkında ihaleye fesat karıştırma suçunun oluşmayacağı ve bu sebeple kişilerin beraatlerine karar verilmelidir.
İdare ile yüklenici işçilik hakları arasından birlikte sorumludur, ancak, bu sorumluluk asıl işveren alt işveren ilişkisi açısından geçerli değildir. İdareler ihale dokümanlarında düzenleme olması halinde, işçilere ödedikleri ücretleri alt işverenlere rücu edebilirler ve bu noktada sözleşme ve teknik şartnamede yer verilen düzenlemelere bakılarak hareket edilmesi gerekmektedir.
Usulüne uygun sözleşme yapılmamakla birlikte davacının gerçekleştirdiği ve davalının yararına bir imalat var ise yapılan imalat bedeli vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davacıya ödenmelidir. Belediyelerin 4734 sayılı Kanun hükümlerine göre ihale yapmadan iş yaptırılması ödeme yapılmamasına gerekçe değildir.
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan hizmet alımlarında, iş sözleşmesinin fesih tarihi değil, feshin bildirim tarihinden itibaren bir ay içerisinde işçi tarafından feshin geçersizliği ve işe iade istemiyle dava açılması gerekmekte olup, bu süre geçtikten sonra dava açılamaz.
İşçilere asgari ücret artışı değil de, asgari ücret artışının oransal yansıtılması neticesinde ortaya çıkan fazla ödemenin işçilerden alınmasına 4857 sayılı Kanunun 62. Maddesinin engel olmadığı, Bakanlar Kurulu kararına uyarlı olarak hesaplamaların ve ödemelerin yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi gerektiği, idarenin asıl işveren olmasından kaynaklı ve sorumluluğu bulunduğu tespitiyle karar verilmesi isabetli değildir. Alt işveren konumunda bulunan yüklenici firmanın hak edişlerinde yapılan artış ile işçi ücretinde yapılan artış arasında ilişki kurulup kurulamayacağı araştırılmalıdır.
Sözleşmede yer alan fiyat farkı katsayılarına ve düzenlemesine göre işlem yapılması gerekirken, iş artış ve eksilişlerine yönelik düzenlemeye göre işlem yapılması doğru olmamıştır ve fiyat artışlarının fiyat farkı olarak yükleniciye ödendiği, ancak düşüşlerin fiyat farkı kesintisi olarak dikkate alınmadığı olayda değerlendirme hatalı olmuştur.
İşçi ücretlerine işveren primlerinin dahil olduğuna yönelik açılan davada, yüklenicinin hakedişlere usulüne göre itirazının olmaması sebebiyle hakedişleri olduğu gibi kabul etmiş sayılmasından dolayı davanın reddedilmesi gerekmektedir.
Yapım işlerinde götürü bedel tutarın bulunması için imalatların fiziki oranı bulunmalıdır. İlave iş bedellerinin iş artışı ve yeni birim fiyat hükümlerine göre belirlenmesi gerekmekte olup, sözleşme dışına çıkılarak serbest piyasa fiyatlarıyla hesaplamanın yapılması doğru değildir.
Somut olayda her iki ihale gerçekleşmiş, teminatlar alınmış, sözleşmeler düzenlenmiş ancak sözleşme davacı yüklenici tarafından imzalandığı halde davalı idare tarafından imzalanmayıp ihale feshedilmiştir. Bu durumda sözleşme yok hükmündedir. O halde idari işlemden kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu bulunmaktadır. Davanın adli yargıda değil, idari yargıda görülmesi gerekir.
İdare tarafından Kamu İhaleleri Sözleşmeleri Kanununda düzenlenen bu prosedüre uygun olarak fesih kararı alınmadan ve bu karar yükleniciye tebliğ edilmeden doğrudan mahkemeye müracaat edilerek, sözleşmenin hükmen feshine karar verilmesini istemekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, davanın bu yönden reddi gerekmektedir. 4735 sayılı Kanun hükümlerine göre sözleşmeler burada yazılı esaslara göre feshedilmelidir.
5510 sayılı Kanun kapsamında ödenen teşviklerin hakedişlerden kesilebilmesi, getirilen düzenlemenin amacı ile uyuşmadığından ve işverenlere teşvik olduğundan kesilebilmesi mümkün değildir.
Teminat mektupları üzerinde ihtiyati tedbir kararı konulamayacağından ve yasa hükmü kesin olduğundan bunun gözetilerek karar verilmesi gerekmektedir.
Teklif mektuplarında yapılan tahrifatın ihaleye girmeden önce mi, yoksa ihale komisyonu tarafından mı yapılıp yapılmadığının net olarak ortaya konulamadığı, mahkumiyetlerine yeterli kuşkudan uzak, kesin ve inandırcı delil olmadığından, ilgili kişiler hakkında ihaleye fesat karıştırma suçunun oluşmayacağı ve bu sebeple kişilerin beraatlerine karar verilmelidir.
İdare ile yüklenici işçilik hakları arasından birlikte sorumludur, ancak, bu sorumluluk asıl işveren alt işveren ilişkisi açısından geçerli değildir. İdareler ihale dokümanlarında düzenleme olması halinde, işçilere ödedikleri ücretleri alt işverenlere rücu edebilirler ve bu noktada sözleşme ve teknik şartnamede yer verilen düzenlemelere bakılarak hareket edilmesi gerekmektedir.
Usulüne uygun sözleşme yapılmamakla birlikte davacının gerçekleştirdiği ve davalının yararına bir imalat var ise yapılan imalat bedeli vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davacıya ödenmelidir. Belediyelerin 4734 sayılı Kanun hükümlerine göre ihale yapmadan iş yaptırılması ödeme yapılmamasına gerekçe değildir.
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan hizmet alımlarında, iş sözleşmesinin fesih tarihi değil, feshin bildirim tarihinden itibaren bir ay içerisinde işçi tarafından feshin geçersizliği ve işe iade istemiyle dava açılması gerekmekte olup, bu süre geçtikten sonra dava açılamaz.
İşçilere asgari ücret artışı değil de, asgari ücret artışının oransal yansıtılması neticesinde ortaya çıkan fazla ödemenin işçilerden alınmasına 4857 sayılı Kanunun 62. Maddesinin engel olmadığı, Bakanlar Kurulu kararına uyarlı olarak hesaplamaların ve ödemelerin yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi gerektiği, idarenin asıl işveren olmasından kaynaklı ve sorumluluğu bulunduğu tespitiyle karar verilmesi isabetli değildir. Alt işveren konumunda bulunan yüklenici firmanın hak edişlerinde yapılan artış ile işçi ücretinde yapılan artış arasında ilişki kurulup kurulamayacağı araştırılmalıdır.