Doğalgaz tesisatı yapılması ve yapılan tesisatın ayıplı çıkması işlemlerinin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ele alınması olanaklı değildir. Bu işler eser sözleşmesi hükümlerine göre dava edilmelidir.
Dere ıslahı, atıksu ve yağmursuyu kanalı inşaatı işinde meydana gelen taşkın sebebiyle ortaya çıkan zarardan özen borcu gereği yüklenici sorumludur. İş yapılırken sorumluluğun başka bir idarede olması yüklenicinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, sözleşmenin ekleri arasında yer alan belgeler gereği de (All risk, özen borcu, projeye 15 gün içerisinde itiraz hakkı vb.) idareye sorumluluk atfedilemeyecektir.
Yapım işlerinde yüklenici bünyesinde çalışan şantiye şefi konumunda kişi ile yüklenici arasında eser sözleşmesi hükümleri değil hizmet sözleşmesi hükümleri geçerlidir. İşçi işveren ilişkisi bulunmaktadır.
Eser, iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa, kural olarak, eserin ayıplı yapıldığı kabul edilir. Açık ayıplarda teslim tarihinden itibaren makul sürede, gizli ayıplarda ise ayıbın ortaya çıkmasından itibaren derhal yükleniciye ayıp ihbarında bulunulması gerekir. Bu ihbarın yapılmaması hak düşürücü bir neden olarak kabul edilmekte olup, zamanında yapılan ihbarlarda ayıp giderim bedelleri talep edilebilir.
Sözleşme kapsamı haricindeki iş artış bedellerinin piyasa şartları ile ödenmesi doğru değildir. İş artış oranına kadar sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir.
Adi ortaklıkların (şirketlerin) taraf ehliyeti olmadığından, davaların bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bu durum temyiz başvurusu için de bu şekildedir. Adi ortaklığa karşı açılacak davalarda ise, dava konusu paradan başka şey ise bütün ortaklara, konusu para ise ortaklardan birine, bazılarına ya da tümüne karşı dava açılabilecektir.
Gecikme cezası uygulamalarında, alacağın muaccel hale gelmesi temerrüt oluşturmadığından, temerrüt için ihtarname çekilmesi gerekir veya dava açılması ihtar yerine geçeceğinden dava tarihinin esas alınması gerekir.
Yüklenicinin fesihte kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddi değil, yüklenicinin feshe itirazının olduğu hallerde, sözleşme konusu işlerin hesabının genel hükümlere göre tasfiye edilmesi gerekir. İdarenin yaptığı tasfiye işlemleri yüklenici tarafından kabul edilmezse bu işlemlerin mahkeme tarafından yapılması talep edilebilir.
Görevli idare elemanları tarafından fiyatların abartılı belirlenmesinde, hayali imalatlar yapılmasına sebep olunmasında, imalatların yüksek belirlenmesinde kusurlu oldukları ortaya konulursa ortaya çıkacak idare zararından bu kişiler sorumlu olacaklardır.
Yüklenicinin ihale evraklarının hazırlanmasında, yaklaşık maliyetin tespitinde ve fiyatın fahiş olarak belirlenmesinde katkısı olduğu ispat edilmediği müddetçe sorumluluğu yoktur.
Doğalgaz tesisatı yapılması ve yapılan tesisatın ayıplı çıkması işlemlerinin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ele alınması olanaklı değildir. Bu işler eser sözleşmesi hükümlerine göre dava edilmelidir.
Dere ıslahı, atıksu ve yağmursuyu kanalı inşaatı işinde meydana gelen taşkın sebebiyle ortaya çıkan zarardan özen borcu gereği yüklenici sorumludur. İş yapılırken sorumluluğun başka bir idarede olması yüklenicinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, sözleşmenin ekleri arasında yer alan belgeler gereği de (All risk, özen borcu, projeye 15 gün içerisinde itiraz hakkı vb.) idareye sorumluluk atfedilemeyecektir.
Yapım işlerinde yüklenici bünyesinde çalışan şantiye şefi konumunda kişi ile yüklenici arasında eser sözleşmesi hükümleri değil hizmet sözleşmesi hükümleri geçerlidir. İşçi işveren ilişkisi bulunmaktadır.
Eser, iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa, kural olarak, eserin ayıplı yapıldığı kabul edilir. Açık ayıplarda teslim tarihinden itibaren makul sürede, gizli ayıplarda ise ayıbın ortaya çıkmasından itibaren derhal yükleniciye ayıp ihbarında bulunulması gerekir. Bu ihbarın yapılmaması hak düşürücü bir neden olarak kabul edilmekte olup, zamanında yapılan ihbarlarda ayıp giderim bedelleri talep edilebilir.
Eser sözleşmesinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Sözleşme kapsamı haricindeki iş artış bedellerinin piyasa şartları ile ödenmesi doğru değildir. İş artış oranına kadar sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir.
Adi ortaklıkların (şirketlerin) taraf ehliyeti olmadığından, davaların bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bu durum temyiz başvurusu için de bu şekildedir. Adi ortaklığa karşı açılacak davalarda ise, dava konusu paradan başka şey ise bütün ortaklara, konusu para ise ortaklardan birine, bazılarına ya da tümüne karşı dava açılabilecektir.
Gecikme cezası uygulamalarında, alacağın muaccel hale gelmesi temerrüt oluşturmadığından, temerrüt için ihtarname çekilmesi gerekir veya dava açılması ihtar yerine geçeceğinden dava tarihinin esas alınması gerekir.
Yüklenicinin fesihte kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddi değil, yüklenicinin feshe itirazının olduğu hallerde, sözleşme konusu işlerin hesabının genel hükümlere göre tasfiye edilmesi gerekir. İdarenin yaptığı tasfiye işlemleri yüklenici tarafından kabul edilmezse bu işlemlerin mahkeme tarafından yapılması talep edilebilir.
Görevli idare elemanları tarafından fiyatların abartılı belirlenmesinde, hayali imalatlar yapılmasına sebep olunmasında, imalatların yüksek belirlenmesinde kusurlu oldukları ortaya konulursa ortaya çıkacak idare zararından bu kişiler sorumlu olacaklardır.
Yüklenicinin ihale evraklarının hazırlanmasında, yaklaşık maliyetin tespitinde ve fiyatın fahiş olarak belirlenmesinde katkısı olduğu ispat edilmediği müddetçe sorumluluğu yoktur.
Sözleşme içi ve dışı işlerin yapıldığı hallerde hesaplama dosya üzerinden mi yoksa mahallinde yapılan imalatlar doğrultusunda mı yapılabilir?