Yapım işinde, davalı idare, ihale makamı olup somut olay bakımından işveren sıfatına sahip değildir. Bu nedenle davalı idare ile diğer davalılar arasında alt işverenlik ilişkisinden söz edilemez. Şu halde davalı idarenin ihale makamının sorumluluğu kapsamında ücret talebinden sorumlu olduğu, diğer taleplerinden ise sorumlu olmadığı kabulüne göre karar verilmelidir.
Asıl işveren - alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Asıl işveren Sağlık Bakanlığı ile alt işveren G...ilişkisinin muvazaalı olmadığı belirtilmesine rağmen davalı Bakanlık aleyhine açılan işe iade davasının reddine karar verilmesi, ayrıca işe başlatmamadan doğacak haklardan alt işveren ile birlikte asıl işveren Sağlık Bakanlığının birlikte müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir.
İşe iade davaları ya sadece alt işveren aleyhine ya da alt işverenin yanında ve asıl işveren de davalı gösterilerek açılabilir. Başka bir anlatımla, işe iade davası sadece asıl işveren aleyhine açılamaz. Zira işe iade davasında davanın esas konusu feshin geçersizliği olup, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti feshin geçersizliğine bağlı sonuçlardır.
Davalı belediyenin itfaiye ve benzeri hizmetlerini alt işverene yaptırması 5393 sayılı Belediye Kanununun 14 ve 67.maddeleri uyarınca mümkündür. Bu anlamda yapılan sözleşme 4857 sayılı İş Kanununa uygundur. Alt işverenlerin değişmesine rağmen işçinin ara vermeksizin çalışması ilişkinin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği gibi, asıl işverenin işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işverene devredilmiş olması da muvazaanın varlığı için tek başına yeterli kabul edilmemektedir.
İdareler çalıştırılan kişilerin fiilen çalışmasına ilişkin tazminattan alt yüklenici ile birlikte sorumludur. Ancak, bu sorumluluk davalıların sözleşme süreleri ile sınırlı bulunmaktadır. O halde, işçi haklarını ödeyen idareler yüklenicilere sözleşme süreleriyle sınırlı olacak şekilde ödedikleri tutarları rücu edebilirler.
Hizmet tespit davalarında; asıl işveren konumundaki davalının anılan davada taraf sıfatının (pasif husumet ehliyetinin) bulunduğunun kabulüyle husumetin bu davalıya yöneltilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Fazla mesai alacağında belediyenin asıl işveren olduğu kabul edilmekle beraber, asıl işveren alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda başka uyuşmazlıkların doğmasını önlemek ve gerçeğe uygun sonuca varılabilmesi için alt işverenin de davaya katılması gerekmektedir.
İşveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ( ihale makamı ) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön, ""devir"" olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir. Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir.
"Aracı" olarak nitelenen üçüncü kişiler, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır. Aracıdan bahsedilebilmesi için; aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması gerekmektedir. Aracı her şeyden önce bir "asıl işveren"in varlığını zorunlu kılmaktadır. Maddede belirtilen koşullardan birisinin dahi yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez.
Alt işveren, asıl işverenin işinde veya bu işin bölümünde veyahut eklentilerinde iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması halinde ortaya çıkar. Yasanın tanımından hareketle, asıl işveren alt işveren ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır.
Yapım işinde, davalı idare, ihale makamı olup somut olay bakımından işveren sıfatına sahip değildir. Bu nedenle davalı idare ile diğer davalılar arasında alt işverenlik ilişkisinden söz edilemez. Şu halde davalı idarenin ihale makamının sorumluluğu kapsamında ücret talebinden sorumlu olduğu, diğer taleplerinden ise sorumlu olmadığı kabulüne göre karar verilmelidir.
Asıl işveren - alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Asıl işveren Sağlık Bakanlığı ile alt işveren G...ilişkisinin muvazaalı olmadığı belirtilmesine rağmen davalı Bakanlık aleyhine açılan işe iade davasının reddine karar verilmesi, ayrıca işe başlatmamadan doğacak haklardan alt işveren ile birlikte asıl işveren Sağlık Bakanlığının birlikte müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekmektedir.
Önceki alt işveren bünyesinde çalışan işçilerin çoğunluk olarak, yeni ihaleyi alan alt işverene geçmesi hali işyerinin devri olarak kabul edilmelidir.
İşe iade davaları ya sadece alt işveren aleyhine ya da alt işverenin yanında ve asıl işveren de davalı gösterilerek açılabilir. Başka bir anlatımla, işe iade davası sadece asıl işveren aleyhine açılamaz. Zira işe iade davasında davanın esas konusu feshin geçersizliği olup, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti feshin geçersizliğine bağlı sonuçlardır.
Davalı belediyenin itfaiye ve benzeri hizmetlerini alt işverene yaptırması 5393 sayılı Belediye Kanununun 14 ve 67.maddeleri uyarınca mümkündür. Bu anlamda yapılan sözleşme 4857 sayılı İş Kanununa uygundur. Alt işverenlerin değişmesine rağmen işçinin ara vermeksizin çalışması ilişkinin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği gibi, asıl işverenin işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işverene devredilmiş olması da muvazaanın varlığı için tek başına yeterli kabul edilmemektedir.
İdareler çalıştırılan kişilerin fiilen çalışmasına ilişkin tazminattan alt yüklenici ile birlikte sorumludur. Ancak, bu sorumluluk davalıların sözleşme süreleri ile sınırlı bulunmaktadır. O halde, işçi haklarını ödeyen idareler yüklenicilere sözleşme süreleriyle sınırlı olacak şekilde ödedikleri tutarları rücu edebilirler.
Hizmet tespit davalarında; asıl işveren konumundaki davalının anılan davada taraf sıfatının (pasif husumet ehliyetinin) bulunduğunun kabulüyle husumetin bu davalıya yöneltilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Fazla mesai alacağında belediyenin asıl işveren olduğu kabul edilmekle beraber, asıl işveren alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda başka uyuşmazlıkların doğmasını önlemek ve gerçeğe uygun sonuca varılabilmesi için alt işverenin de davaya katılması gerekmektedir.
İşveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ( ihale makamı ) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön, ""devir"" olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir. Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir.
"Aracı" olarak nitelenen üçüncü kişiler, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır. Aracıdan bahsedilebilmesi için; aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması gerekmektedir. Aracı her şeyden önce bir "asıl işveren"in varlığını zorunlu kılmaktadır. Maddede belirtilen koşullardan birisinin dahi yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez.
Alt işveren, asıl işverenin işinde veya bu işin bölümünde veyahut eklentilerinde iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması halinde ortaya çıkar. Yasanın tanımından hareketle, asıl işveren alt işveren ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır.