Yeni Sayıştay Kanununda Öngörülen Kanun Yolları (Mali Hukuk Sayı: 151, Ocak-Şubat 2011)
Mali Yönetim Mali Yönetim ve Kontrol Serdar Beyazıt YILMAZ - Sayıştay Uzman Denetçisi 07.01.2016 13010Özeti :
Biz bu yazımızda, 6085 sayılı Kanunun dördüncü kısmının ikinci bölümünde düzenlenen “Kanun Yolları”nı ele alarak inceleyeceğiz; yazının son bölümünde incelediğimiz hususla ilgili olarak yeni Kanunda öngörülen yeniliklerden bahsedileceğiz ve 832 sayılı Kanundan farklı olan yönlerine değineceğiz.
Yeni Sayıştay Kanununda Öngörülen Kanun Yolları (MALİ HUKUK SAYI: 151, OCAK-ŞUBAT 2011)
I. Giriş:
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun kabulüyle birlikte Türk kamu mali yönetim ve denetim sisteminde köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir. 5018 sayılı Kanun ile 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununu, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 30, 32, 33, 36, 37 nci maddeleri ile diğer maddelerinden 5018 sayılı Kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Kabul edilen bu yeni düzenlemelerle birlikte Sayıştay Kanununun hem denetim, hem de yargı ile ilgili maddelerinde önemli değişikliklerin yapılması zorunlu hale gelmiştir. Bu ihtiyacın sonucu olarak Sayıştayın kuruluşu, yapısı, personeli, görev ve yetkileri ile birlikte hesap yargılamasını da düzenleyen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu 3.12.2010 tarihinde TBMM’ce kabul edilmiş ve 19.12.2010 tarihli ve 27790 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Biz bu yazımızda, 6085 sayılı Kanunun dördüncü kısmının ikinci bölümünde düzenlenen “Kanun Yolları”nı ele alarak inceleyeceğiz; yazının son bölümünde incelediğimiz hususla ilgili olarak yeni Kanunda öngörülen yeniliklerden bahsedileceğiz ve 832 sayılı Kanundan farklı olan yönlerine değineceğiz.
II. Sayıştayın Hükme Bağlama Fonksiyonunun Dayanağı
Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak 1982 Anayasası ile Sayıştaya verilmiş temel görevlerden birisidir. Anayasanın 160 ıncı maddesinde yer alan hükümle Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen hükme bağlama işlerini yapmakla görevlendirilmiş, Sayıştayın kuruluşu ve işleyişinin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
Sayıştayın denetim ve hükme bağlama fonksiyonuyla ilgili önemli düzenlemelerin yer aldığı, kamunun mali yönetimi ve kontrolünü düzenleyen ve bir nevi mali anayasa diyebileceğimiz diğer bir dayanak noktası da 5018 sayılı Kanundur. 5018 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde, “Sayıştay tarafından hesapların hükme bağlanması; genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider ve mal hesapları ile bu hesaplarla ilgili işlemlerinin yasal düzenlemelere uygun olup olmadığına karar verilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre Sayıştay, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin yasal düzenlemelere uygun olmayan ve kamu zararına yol açan hesap ve işlemleri hakkında kesin hükümler ihdas edecektir. Aynı maddenin devamında, hesapların hükme bağlanmasına ilişkin diğer hususların ilgili kanununda düzenleneceği belirtilmiştir.
Yazımızda incelediğimiz konu açısından bakıldığında 6085 sayılı Kanunun amacının sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanmasını ve kanunlarla verilen hükme bağlama işlerini yapmak üzere Sayıştayın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması usullerini düzenlemek olduğu söyleyebiliriz. 5018 sayılı Kanuna paralel olarak yeni Sayıştay Kanununda hesap yargılaması, kanunlarla belirlenen sorumluların hesap ve işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığının yargılama yoluyla kesin hükme bağlanmasını ve bununla ilgili kanun yollarını ifade edeceği belirtilmiştir.
Bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde Sayıştayın kesin hükme bağlama fonksiyonunun temel dayanağının Anayasa olduğunu, ikincil olarak da Anayasanın verdiği yetkiyle yapılan 5018 ve 6085 sayılı Kanunlar olduğunu görmekteyiz.
III. Hesap Yargılaması
Hesap yargılaması, Kanunda birer hesap mahkemesi olarak tanımlanan, bir başkan ve altı üyeden kurulan ve bir başkan ve dört üye ile toplanarak oy çoğunluğuyla kararın oluştuğu Sayıştay daireleri tarafından gerçekleştirilir. Hesap mahkemesi olarak daireler, denetçiler tarafından genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap ve işlemlerinin denetimi sırasında tespit edilen kamu zararına ilişkin olarak düzenlenen yargılamaya esas raporlarda yer alan kamu zararına ilişkin hususları hükme bağlar.
Kamu zararına sebep olunan durumlarda, bu zararın sorumlulardan tazminine ilişkin hükme bağlama işlemi ile hesap yargılaması sonuçlandırılır.
Sorumluların mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri ile oluştuğuna hükmedilen kamu zararı arasında illiyet bağı kurularak ilamlar oluşturulur.
Daireler tarafından yapılan hesap yargılaması sonucunda verilebilecek hüküm ve kararlar aşağıda belirtilmiştir. Bunlar, yargılamaya esas raporda yer alan:
- Hesap ve işlemlerin yasal düzenlemelere uygunluğuna hükmedilmesi,
- Kamu zararının sorumlulardan tazminine hükmedilmesi,
- Gerekli görülen hususların ilgili mercilere bildirilmesine karar verilmesi
şeklinde olabilir.
IV. Kanun Yolları
a. Genel Olarak
Kanun yolları, 6085 sayılı Kanunda dördüncü kısım olarak yer alan hesap yargılamasının içerisinde ikinci bölüm olarak düzenlenmiştir. Kanun yolları Kanunda temyiz, yargılamanın iadesi ve karar düzeltilmesi olarak sayılmıştır.
6085 sayılı Kanunla kanun yollarına ilişkin getirilen yeniliklerden birisi kanun yollarına başvuruya ilişkin şekli unsurların bir madde başlığı altında toplanmış olmasıdır. 832 sayılı Kanunda, kanun yolları için verilecek dilekçelerde yer alması gereken unsurlar sayılmamakta; ancak kanun yollarına başvurma hallerinde 832 sayılı Kanunda yer almayan hususlar hakkında Hukuk Muhakeme Usulleri Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı kuralı Kanunun 79 uncu maddesinde yer almakta idi. 832 sayılı Kanundan farklı olarak 6085 sayılı Kanunda bir bütün olarak kanun yollarına başvuru dilekçelerinde bulunması zorunlu olan hususlar düzenlenmiştir.
6085 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinde temyiz, yargılamanın iadesi ve karar düzeltilmesi taleplerinin Sayıştay Başkanlığına hitaben yazılmış imzalı dilekçe ile yapılacağı belirtilmiştir. Dilekçe ilgililerce Başkanlığa elden verilebileceği gibi Başkanlığa ulaşacak şekilde posta yolu ile de gönderilebilir. 832 sayılı Kanunda, merkezde (Ankara) bulunmayanların temyiz dilekçelerini Sayıştay’a gönderilmek üzere bulundukları yerinen büyük mülkiye memuruna da verebileceklerine ilişkin hüküm bulunmasına karşılık 6085 sayılı Kanunda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
İlgililerin kanun yollarına başvuruya ilişkin Sayıştay Başkanlığına verecekleri veya gönderecekleri dilekçelerinde aşağıdaki hususların bulunması gerekmektedir:
- Başvuruda bulunan kişinin ve varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin adı, soyadı, unvanı ve adresi.
- İlamın tarihi, numarası.
- İlgili hesabın adı ve yılı.
- Başvurunun konusu.
- Hangi kanun yoluna başvurulduğu ve başvurunun hukuki sebepleri.
- Varsa duruşma talebi.
İlgililerin kanun yollarına başvuruya ilişkin yukarıda sayılan hususları ihtiva eden dilekçelerine itirazlarını ispat edecek belgeleri de eklemeleri gerekmektedir. Dilekçeler ve bunlara ekli belgelerin örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olacak şekilde verilir veya gönderilir.
İlgisine göre Temyiz Kurulu veya dairece kanun yollarına başvuruya ilişkin dilekçelerin yukarıda sayılan hususları ihtiva etmediğine karar verilmesi durumunda, eksik olduğu tespit edilen hususların onbeş gün içinde tamamlatılması dilekçe sahibine tebliğ olunur. Bu süre içerisinde bildirilen eksiklikler dilekçi tarafından tamamlanmaz ise ilgisine göre Temyiz Kurulu veya dairece başvurunun reddine karar verilir. Ancak ilgililerin dilekçelerinden;
- Başvuru sahibinin kimliğini,
- İmzasını,
- Başvuru konusu ilam hükmünü,
- Hangi kanun yoluna hangi sebeple başvurulduğunu
yeteri kadar belli edecek kayıtları ihtiva eden dilekçeler, diğer hususlar gösterilmemiş olsa bile ilgisine göre Temyiz Kurulu veya dairece kabul edilmesi zorunludur.
b. Temyiz
Kanun yollarından birincisi temyizdir. Sayıştay dairelerince yargılamaya esas raporların hükme bağlanması sonucu verilen ilamlar ilgililerin başvurusu üzerine Sayıştay Temyiz Kurulunda temyiz olunur. İlgililerin temyiz başvurusu üzerine Temyiz Kurulunca verilen kararlar kesindir.
Temyiz isteğinde bulunabilecek ilgililer 6085 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde, 52 nci maddeye gönderme yapılmak suretiyle belli edilmiştir. Temyiz isteğinde bulunabilecek olanlar yani ilgililer kendilerine Sayıştay ilamları tebliğ edilenlerdir. Bunlar 52 nci madde de:
- Sorumlular,
- Sorumluların bağlı olduğu kamu idareleri,
- Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanlığı,
- İlgili muhasebe birimi,
- Başsavcılık
olarak sayılmış ve belirlenmiştir.
- sayılı Kanun ve 6085 sayılı Kanunda ilamların tebliğ edileceği ortak ilgililer şunlardır:
- Sorumlular,
- Sorumluların bağlı olduğu kamu idareleri
- Başsavcılık (832 sayılı Kanunda Savcılık olarak düzenlenmekteydi.)
832 sayılı Kanunun 63 üncü maddesindeki “ilgili saymanlığa gönderilmek üzere Maliye Bakanlığına” ibaresi tüm muhasebe birimleri Maliye Bakanlığına bağlı olmadığından yeni Kanunda “genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanlığına” şeklinde değiştirilmiştir. 6085 sayılı Kanunda bu hususta öngörülen diğer bir yenilikte genel bütçeli kamu idareleri haricindeki kamu idarelerinin muhasebe birimlerine ilamların doğrudan tebliğ edilecek olmasıdır. Bu da temyiz isteminde bulunabilecek ilgililerin sayısının artması sonucun doğurmaktadır.
6085 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinde, Başsavcı; İlama ilişkin yargılamaya esas raporları hazırlayan denetçiler tarafından yapılan temyiz istemini gerçekleştirir veya temyiz isteminde bulunmama gerekçesini, ilgili denetçiye bildirilmek üzere Başkanlık makamına sunar hükmü yer almaktadır. Buna göre, ilama esas yargılamaya esas raporu yazan denetçi gerekli gördüğü durumda başsavcıdan temyiz isteminde bulunmasını talep edebilir. Başsavcı bu talebi yerine getirir veya talebi uygun görmediği takdirde gerekçesini temyiz isteminde bulunan denetçiye iletilmesi için Başkanlık makamına sunması gerekmektedir. Kanunun teklif metninde 52 nci maddede sayılanlar arasında ilgili denetçide bulunmakta idi. Ancak Kanun, teklifteki haliyle yasalaşmamıştır. Kanaatimizce ilgili denetçiye dolaylı yoldan temyiz hakkı tanınmış olması daha önceki düzenlemelerde yer almayan yeni bir husus olarak olumlu bir gelişmedir.
Yukarıda sayılan ilgililer Sayıştay ilamları hakkında;
- Kanuna aykırılık,
- Yetkiyi aşmak,
- Hesap yargılaması usullerine riayet etmemek,
gibi sebeplerle, temyiz isteğinde bulunabilirler.
Temyiz isteminde bulunma süresi ilamın ilgiliye tebliğinden itibaren altmış gündür. Bu süre hak düşürücü bir süredir. 832 sayılı Kanunda temyiz süresi ilgiliye ilamın tebliğinden itibaren doksan gün olmasına karşılık yeni Kanunda bu süre altmış güne indirilmiştir.
Temyiz dilekçesi ve eki belgeler karşı tarafa tebliğ olunur ve tebliğden itibaren otuz gün içinde cevap vermesi beklenir. Verilen cevaplar temyiz edene tebliğ edilir ve onbeş gün içinde cevap vermesi gerekir. Bu cevaplarda karşı tarafa tebliğ olunur. Buna da onbeş gün içinde cevap verilir. Tarafların cevapları alındıktan sonra veya taraflardan birinin süresi içinde karşılık vermediği takdirde temyiz incelemesi yapılarak dosya karara bağlanır. Kısacası ilgilinin temyiz dilekçesi dahil tarafların ikişer defa yazılı olarak görüş ve düşünceleri alınarak yada taraflardan birinin süresi içinde cevap vermemesi üzerine dosya Kurulca incelenerek karara bağlanır.
Taraflar dilekçelerinde duruşma talebinde bulunabilecekleri gibi Kurulda gördüğü lüzum üzerine tarafları davet ederek savunmalarını dinler ve açıklama isteyebilir. Duruşmalarda sorumluların diğer ilgililer ile birlikte açıklamalarda bulunabilmeleri, taraflara ikişer defa söz verilmesi ve taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenmesi; hiçbiri gelmezse duruşma açılmadan incelemenin evrak üzerinden yapılarak dosyanın karar bağlanması 6085 sayılı Kanunda temyiz duruşmasına ilişkin getirilen yeni düzenlemelerdir.
Temyiz Kurulu temyiz olunan hükmü:
- Olduğu gibi veya düzelterek tasdik edebilir.
- Bozabilir.
- Kaldırabilir.
Temyiz Kurulunun tasdik ve bozma kararları için mevcudun salt çoğunluğunun; kaldırma kararı verebilmesi için üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun oyu gereklidir. Kaldırma kararında aranan nitelikli çoğunluk 6085 sayılı Kanunla getirilen ve kaldırmayı zorlaştıran bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Temyiz Kurulu temyiz olunan hükmü bozduğu takdirde evrak yeniden karara bağlanmak üzere o kararı veren daireye gönderilir. Daire ilk kararında ısrar edebilir. Bu kararı da temyiz edilip de Kurul tarafından bozulursa daire Kurulun kararına uymak zorundadır.
Temyiz Kurulunun tazmin hükmünün kaldırılmasına ilişkin kararları, temyiz konusu ilam maddesindeki temyize başvuran vurmayan ayrımı yapılmaksızın bütün sorumluları kapsar.
c. Yargılamanın İadesi
Kanun yollarından ikincisi yargılamanın iadesidir. Yargılamanın iadesi, yukarıda sayıldığı üzere kendilerine Sayıştay ilamı tebliğ edilenler yani 52 nci maddede sayılan ilgililerce istenebileceği gibi doğrudan Sayıştay dairelerince yargılamanın iadesine karar verilebilir.
Kanunun 56 ncı maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri sayılmıştır. Bu sebepler şunlardır:
- Hesapta maddi hata, isim yanlışlığı veya eksikliği bulunması, noksanlık veya mükerrerlik olması.
- Hükme etki yapmış olan bir belgede sahtecilik bulunması.
- Denetleme veya hesap yargılaması sırasında görülmeyen yanlış veya usulsüz bir işlemin hükümden sonra meydana çıkmış olması.
- Denetleme veya hesap yargılaması sırasında bulunmayan hükme tesir edebilecek bazı belgelerin hükümden sonra ortaya çıkması.
- Hükme esas tutulan bir ilamın bozulma suretiyle ortadan kalkmış olması.
- Bilirkişi veya uzmanın gerçeğe aykırı rapor düzenlediğinin ortaya çıkması.
Sayıştay dairelerince sorumluların hesap ve işlemlerine ilişkin düzenlenen yargılamaya esas raporlar hükme bağlandıktan sonra yukarıda sayılan sebeplerden birinin ortaya çıkması yargılamanın iadesi şartlarını oluşturmaktadır.
6085 sayılı Kanunda, 832 sayılı Kanundan farklı olarak “isim yanlışlığı veya eksikliği bulunması” ile “bilirkişi veya uzmanın gerçeğe aykırı rapor düzenlediğinin ortaya çıkması” hususları da yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmıştır. 832 sayılı Kanunda yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılan “Kesin hesapların incelenmesi sonunda Genel Kurulca, bütçe tertip ve mahsubuna ilişkin daire kararlarının aksine karar verilmiş olması.” hususu 6085 sayılı Kanunda yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmamıştır.
Vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştayın kesinleşmiş kararları arasındaki uyuşmazlıklarda, ilgililerin dilekçeleri üzerine Sayıştay kararının yargılamanın iadesi yoluyla görüşülerek uyuşmazlığın Danıştay kararı doğrultusunda giderileceği hükmü 6085 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde yer almaktadır. Buna göre, vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştayın kesinleşmiş kararları arasındaki uyuşmazlıklarda yargılamanın iadesi sebepleri arasındadır.
İlgililerce yargılamanın iadesi talebinde bulunulması ilamın icrasını durdurmaz. Ancak talebi görüşecek olan ilgili dairece gerekli görülür ise kanunen geçerli teminat karşılığında icranın geciktirilmesine karar verilebilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisince kesin hesap kanunu tasarısının karara bağlanmış olması şahıs borçlarına etkili değildir. Yani Meclis tarafından kesin hesap kanununun kabul edilmesi bu borçların affedildiği sonucu doğurmaz ve alacakların ilgili kişilerden tahsili çalışmaları devam eder.
Yargılamanın iadesinde bulunma süresi ilamın ilgililere tebliğinden itibaren beş yıldır. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Yargılamanın iadesi istemi hükmü veren dairece incelenir ve öncelikli olarak talebin kabulü veya reddi yönünde karar verilir. Dairece yargılamanın iadesi talebinin kabul edilmesi durumunda iade edilen hususlarla sınırlı kalmak üzere hesap yargılaması tekrar yapılır. Bu yargılama sonucunda işin niteliğine göre yargılamanın iadesi yoluyla ilamdaki tazmin hükmü kaldırılabilir, tazmin miktarı değişebilir veya sorumluları değişebilir. Hesap yargılaması sırasında görülmeyen yanlış veya usulsüz bir işlemin hükümden sonra meydana çıkmış olması sonucunda yargılamanın iadesi yapılmış ise dairelerce yeni tazmin hükümleri verilebilir.
Önceki uygulamada ilgililerin yargılamanın iadesine ilişkin dilekçeleri ve ekinde sunacakları belgelerin ilgili dairece incelenmesi sonucunda yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmesi durumunda bu karar sadece tutanakta kaldığından yani ek ilam düzenlenmediğinden başvuru sahibine dilekçesinin sonucu hakkında herhangi bir bilgi ulaşmamakta idi. İlgiliye dilekçesi sonucu hakkında bilgi verilmediğinden uygulamada aynı içerikli dilekçelerin ilgililerce tekrardan gönderildiği gözlemlenmekte idi. Bu hususa ilişkin yeni Kanunda da herhangi bir düzenleme öngörülmemekte ancak kanun yollarına ilişkin hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle yargılamanın iadesi talebi reddedilen ilgiliye ret gerekçesinin yazılı olarak bildirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
d. Karar Düzeltilmesi
Kanun yollarından üçüncü ve sonuncusu karar düzeltilmesidir. 6085 sayılı Kanunun 52 nci maddesinde sayılan ilgiler Temyiz Kurulu kararları hakkında yazılı bildirim tarihinden itibaren 15 gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Kanunda yazılı sebeplerle karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Onbeş günlük başvuru süresi hak düşürücü bir süredir. Kanunda karar düzeltilmesi isteminde bulunma sebepleri şöyle sıralanmıştır:
- Hükmün esasına etkili iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması.
- Bir kararda aynı konu hakkında birbirine aykırı hükümler bulunması.
- Temyiz incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması.
- Temyiz sebeplerinden en az birinin mevcut olması.
Kanunda, karar düzeltilmesine ilişkin istem ve incelenmesinin temyizin şekil ve usulleri çerçevesinde yürütüleceği belirtilmiştir. Buna göre, kanun yollarından temyiz istem ve incelenmesine ilişkin yukarıda yer verdiğimiz açıklamalar bir başka kanun yolu olan karar düzeltilmesi içinde geçerli olmaktadır.
832 sayılı Kanundan farklı olarak 6085 sayılı Kanunda Temyiz Kurulunun, karar düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle bağlı olduğu vurgulanmıştır. Kurul dilekçede ileri sürülen sebepler çerçevesinde talebi değerlendirir ve kararını verir. Verilen karar taraflara tebliğ edilir.
Temyiz Kurulunca verilen kararlar kesin olduğundan bu kararlara süresi içerisinde yapılan karar düzeltme başvuruları hükmün yerine getirilmesine engel değildir.
V. Sonuç ve Değerlendirme
Yazımızın son bölümünde incelediğimiz hususla ilgili olarak 6085 sayılı Kanunda öngörülen yeniliklerden bahsedileceğiz ve 832 sayılı Kanundan farklı olan yönlerine maddeler halinde değinileceğiz.
- 6085 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinde, tüm kanun yollarına ilişkin başvuru dilekçelerinde şekil ve içeriğe ilişkin bulunması zorunlu olan hususlar belirlenmiştir. 832 sayılı Kanunda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemişti.
- İlgililerin temyiz isteminde bulunma süresi ilamın kendilerine tebliğinden itibaren altmış güne indirilmiştir. Bu süre 832 sayılı Kanunda doksan gün olarak düzenlenmişti.
- İlk kez temyiz duruşmalarında sorumluların diğer ilgililer ile birlikte açıklamalarda bulunabilmelerine ve taraflara ikişer defa söz verilmesine imkân tanınmış; temyiz duruşmasına taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamalarının dinlenmesi; hiçbiri gelmezse duruşma açılmadan incelemenin evrak üzerinden yapılarak dosyanın karar bağlanması usulü benimsenmiştir.
- İlamların tebliğ edildiği ilgili sayısı artırıldığından buna bağlı olarak kanun yollarına başvurabilecek olanların sayısı artmıştır.
- 6085 sayılı Kanunla ilk defa ilama ilişkin yargılamaya esas raporları hazırlayan denetçilerin başsavcıdan temyiz isteminde bulunmasını talep edilebilecekleri yönünde düzenlemeye yer verilmiştir.
- 6085 sayılı Kanunla Temyiz Kurulunun temyiz olunan ilam hükmünü kaldırma kararı verebilmesi için tasdik ve bozmadan kararlarından ayrı olarak üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun oyu gerekli kılınmıştır. Önceki düzenlemede sayılan üç karar içinde mevcudun salt çoğunluğunun oyu gerekli görülmüştü.
- 6085 sayılı Kanunda, 832 sayılı Kanundan farlı olarak “isim yanlışlığı veya eksikliği bulunması” ile “bilirkişi veya uzmanın gerçeğe aykırı rapor düzenlediğinin ortaya çıkması” hususları da yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmıştır. 832 sayılı Kanunda yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılan “Kesin hesapların incelenmesi sonunda Genel Kurulca, bütçe tertip ve mahsubuna ilişkin daire kararlarının aksine karar verilmiş olması.” hükmüne 6085 sayılı Kanunda yer verilmemiştir.
- 832 sayılı Kanundan farklı olarak 6085 sayılı Kanunda Temyiz Kurulunun, karar düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle bağlı olduğu vurgulanmıştır.