Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Soruşturma Yöntemi
Sosyal Güvenlik - Personel Sorumluluk / Ceza Hukuku Faruk Şahin - Başmüfettiş 03.12.2017 4480Özeti :
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu'nun 17, 18, 19, 20 ve 21’inci maddelerinde düzenlenen soruşturma usulü, özel bir yargılama yöntemi olarak, geniş uygulama alanına sahiptir.
3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa Göre Soruşturma Yöntemi
Giriş
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasaya tabi tutulmayıp ayrı soruşturma usulüne tabi tutulan suçların bir kısmı da 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardır.
3628 sayılı Yasa; 1930 yılında çıkmış bulunan mülga 1609 sayılı, "Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun" ile 1983 yılında çıkmış bulunan mülga 2871 sayılı "Kamu Görevlileri İle İlgili Mal Bildirme Kanunu”nda yazılı bulunan suçların birleştirilerek tek bir Kanun haline getirilmiş şeklinin, 04/05/1990 gün ve 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanması üzerine yürürlüğü giren bir kanundur.[1]
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu'nun 17, 18, 19, 20 ve 21’inci maddelerinde düzenlenen soruşturma usulü, özel bir yargılama yöntemi olarak, geniş uygulama alanına sahiptir.[2]
- Kanunun Amacı
2871 sayılı Yasa ve 1609 sayılı Yasa kapsamına giren suçların tek bir Kanun çatısı altında toplanmasını sağlamış bulunan 3628 sayı Yasa'nın 1’inci maddesinde; Bu kanunun amacının, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele cümlesinden olarak; bu Kanun'da sayılanların mal bildiriminde bulunmalarını, bildirimlerin yenilenmesini, mal edinmelerin denetimiyle, haksız mal edinme veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunma halinde uygulanacak hükümleri, bu Kanun da belirlenen suçlarla bazı suçlardan dolayı kamu görevlileri ve suça iştirak edenler hakkında takip ve muhakeme usulünü düzenlemek olduğu ifade edilmiştir.[3]
Söz konusu suçların büyük bölümü, "Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler" arasında yer aldığından ve özellikle Devlete ve topluma sosyal ve malî yönden olumsuz etkide bulunduğundan, suçların takibi ve davaların kısa sürede sonuçlandırılması ammenin nizamı açısından zorunludur. Bu durumda Kanunun amacının kısaca "rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele olarak" ifadelendirmek mümkündür.[4]
- Kanunun Kapsamı
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması ve Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 17’nci maddesinin 1’inci fıkrasında "Bu kanunda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, ihtilas ve zimmete para geçirme, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bunlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümleri uygulanamaz" hükmü yer almaktadır. [5]
Bu Yasada suç olarak nitelendirilen eylemler ise, mal bildiriminde bulunmama (m.10), yapılan bildirimin içeriğini gizli tutmama (m.9), gerçeği aykırı bildirimde bulunma (m.12), haksız mal edinme, mal kaçırma ya da gizlemedir (m.13).
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 17’nci maddesinin 2’nci fıkrasında da "Kanunlarda Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatin uygulanmayacağı belirtilen hallerde genel hükümler uygulanır" denmektedir.
Bu durumda, memurun işlediği suç 3628 sayılı Yasada yazılı suçlardan biri ise Cumhuriyet savcısı doğrudan hazırlık soruşturması yapıp dava açabilecek, tersi durumda hazırlık soruşturmasına başlayabilmek için 4483 sayılı Yasa uyarınca ilgili makamdan izin alması gerekecektir.[6]
3628 sayılı Kanunun 17’nci maddenin 2’nci fıkrasında; yukarıdaki fıkra hükmünün müsteşarlar, valiler ve kaymakamlar hakkında uygulanmayacağı belirtilmiş, böylece bu kişiler hakkında Memur Yargılama Yasasının yeni şekli olan 4483 sayılı Yasa uygulanacaktır.[7]
Keza, aynı Kanunun aynı maddesinin son fıkrasında da; görevleri veya sıfatları sebebi ile özel soruşturma ve kovuşturma yöntemine tabi olan sanıklarla ilgili kanun hükümlerinin saklı olduğu bertildiğinden, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve yargı organı mensupları gibi kamu görevlileri hakkında 3628 sayılı Kanunda belirtilen suçlardan dolayı anılan Kanun değil, ilgili özel Kanunlarda ve Anayasa'da belirtilen soruşturma ve kovuşturma usulleri uygulanacaktır.[8]
Diğer taraftan, kimi zaman memurun eyleminin 3628 sayılı Yasa kapsamında mı, yoksa 4483 sayılı Yasa kapsamında mı bir suçu oluşturduğu başlangıçta belli olmayabilir ve bu husus yapılacak soruşturmanın sonunda ortaya çıkabilir.
Örneğin, başlangıçta TCK’nin 240’ncı maddesinde yazılı görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı düşünülen bir eylemin, yapılan soruşturma sonunda bazı öğelerin eklenmesiyle TCK’nin 209. maddesinde yazılı irtikâp ya da 211’nci ve sonraki maddelerinde düzenlenen rüşvet suçlarını oluşturduğu sonucuna ulaşılabilir. Kimi zaman da bunun tersi olur ve irtikâp ya da rüşvet suçlarını oluşturacağı düşünülen eylemler, bazı öğelerin eksikliği nedeniyle görevde yetkiyi kötüye kullanma suçuna dönüşebilir.
Kimi zaman da suçlar duruşma sırasında nitelik değiştirebilmektedir. Örneğin Cumhuriyet savcısının yaptığı soruşturma sonunda zimmet ya da irtikâp suçu olarak gördüğü bir eylem, yargılama aşamasında 3628 sayılı Yasa kapsamı dışında olan TCK’nin 240’ıncı maddesinde yazılı “görevde kötüye kullanma suçu”na dönüşebilir.
Yargıtay 5’inci Ceza Dairesinin ve Ceza Genel Kurulunun önceki yıllara ilişkin kararlarında, bu sonuncu durumda yargılamanın durdurulmasına karar verilerek Memur Yargılama Sistemi uyarınca idareden bir karar almak gerektiği görüşü benimsenmiş iken, son yıllara ilişkin kararlarında değişen suç niteliğine göre CMUK'un 258’inci maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilerek davanın sonuçlandırılabileceği, idareden karar almaya gerek olmadığı görüşü benimsenmiş durumdadır.
Bu kararlar karşısında, başlangıçta 3628 sayılı Yasa kapsamında düşünülen bir suçun, yargılama sırasında nitelik değiştirerek bu Kanunun kapsamı dışına çıkması durumunda 4483 sayılı Yasa uyarınca idareden soruşturma izni almadan dava sonuçlandırılabilecektir.[9]
- Suçun İhbarı
Bu Yasada belirtilen suçlar ile ilgili ihbarların doğrudan doğruya Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılacağı Kanunun 18’inci maddesinde belirtilmektedir. Başsavcılık ihbar üzerine "derhal" bir tutanak düzenleyecek ve bir örneğini muhbire verecektir. Tutanak düzenlenmesi acele ve gecikmesinde sakınca umulan hallerde sonraya bırakılabilir. Muhbirin kimliğinin saklı tutulacağı da anılan maddede belirtilmiştir.[10] Ancak ihbar asılsız çıkarsa aleyhine kovuşturma yapılanının istemi üzerine muhbirin kimliği açıklanır.[11]
18’inci maddenin 3’üncü fıkrasında müfettiş ve muhakkikler de soruşturma sırasında bu suçlarla ilgili kanıt ve belirti elde ederlerse adli yönü ile ilgili olarak Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunmakla yükümlüdürler. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen müfettiş ve muhakkikler hakkında Cumhuriyet savcılığınca doğrudan soruşturma ve kovuşturma yapılır.[12] Kanaatimizce hükmü muhakkik veya müfettiş elde ettiği delil veya emareleri hiyerarşik olarak bağlı olduğu mercie Cumhuriyet başsavcılığına tevdi için vermez ise şeklinde anlamak lazımdır.[13] Müfettiş ve muhakkikler ayrıca, suçun disiplin ve idari yönü için soruşturma raporu tanzim ederler.
Diğer taratan, 18’inci maddenin 4’üncü fıkrasında ihbar konusu müsnet suç hakkında dava açılıncaya kadar bilgi vermenin ve yayın yapmanın suç olduğu belirtilmiştir.[14]
- 3628 Sayılı Yasaya Göre Soruşturma Yöntemi
Bu özel yasa kamu görevlileri ile onların suç ortaklarının görev suçlarında özel soruşturma yöntemi öngörmekte, Memur Yargılama Yasasının (4483 sayılı) uygulanamayacağı belirtilmektedir (m.17). Bu konuda dikkat edilecek husus, bu Kanunun ancak 17’nci maddesinde öngörülen suçlar hakkında uygulanacağıdır. Bu bakımdan bu kapsamda yer almayan görev suçları için Memur Yargılama Yasası (4483 sayılı) uygulanacaktır.[15]
Kanunun 19’uncu maddesinde ise soruşturma usulü düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısı 17’nci maddede yazılı suçların işlendiğini öğrendiği takdirde sanıklar hakkında doğrudan doğruya ve bizzat soruşturmaya başlayacaktır.[16] Yasa kamu görevlileri ve onların suç ortakları hakkında uygulanırken, bazı kamu görevlilerinin istisna edildikleri dikkati çekmektedir. Bunlar müsteşarlar, valiler, kaymakamlar, görevleri veya sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma kurallarına tabi olan kişilerdir.
Bu Yasaya tabi suçlar konusunda müfettiş ve soruşturmacılar da soruşturma neticesinde suç delillerine ulaşabilirler. Bu durumda bu kişiler olayı yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına ihbar etmek ve belgeleri tevdi etmek zorundadırlar. Müfettiş ve soruşturmacılar soruşturma yaptıkları olaya ilişkin dosyanın Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine gerek görmediklerinde dahi, savcılar gerekçe göstererek bu dosyayı isteyebilirler ve soruşturma açabilirler (m.18).
Yukarıda açıklanan varsayımlar için, 3628 sayılı Kanunun uygulanabileceği bir olay hakkında savcılar doğrudan doğruya soruşturmaya başlayacaklardır. Bunun için bir ek şart gereklidir; o da savcının soruşturmaya başladığını, kamu görevlisinin amirine ya da Kanunun 8’inci maddesinde sayılan mercilere bildirilmesidir. Kamu görevlisinin amiri, memur hukuku kuralları ve altlık üstlük ilişkisi çerçevesinde belirlenecektir. Kanunun 8’inci maddesine merciler bir liste halinde sıralanmaktadır. Bu listede çeşitli kamu hizmeti gören kurumlar esas alınmak suretiyle, bildirim yerleri öngörülmektedir. Örneğin, Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personel için özlük işleriyle ilgili sicil ve belge raporlarının bulunduğu makam; noterler için Adalet Bakanlığı.
Yasa bildirim yükünü getirirken, aslında temel bir değişiklik yapmaktadır, çünkü eski 1609 sayılı Kanunun "izin" yöntemi kaldırmaktadır. 1609 sayılı Yasada, o yasa kapsamındaki suçlar için savcının kamu görevlisinin üstlerinden izin alması öngörülmüşken, yeni 3628 sayılı Yasa izin sistemini kaldırmış, bildirim esasım getirmiştir. Bu iki kavram birbirinden çok farklıdır. İzin kavramı, bu konuda irade açıklama hakkına sahip olan bir kişi ya da makamın, herhangi bir sonucun oluşturulması, kararın alınması ya da işlemin yapılmasını uygun gördüğünü, buna rıza gösterdiğini belirten bir irade beyanıdır. Oysa bildirim bir konuda muhatabı haberli kılmak anlamı taşır. Fakat izin kavramında olduğu gibi, muhatabın sonucu iradesi ile önlemek olanağı yoktur. Bildirimde muhatap olayı yalnızca öğrenmektedir.
Bu açıklamalar ceza yargılaması hukukuna aktarıldığında, şöyle bir tablo ortaya çıkar: Bir suçun soruşturmasının yapılabilmesi bir makamın iznine bağlandığında o makam bu izni vermediği takdirde, o soruşturma yapılamayacaktır. Oysa aynı konuda bildirim yükümü söz konusu olduğunda, bildirimde bulunmak zorunda olan makam ya da kişi bu yükümü yerine getirip soruşturma yapabilecektir. Muhatabın soruşturmayı önleme yetkisi yoktur.
Kanunun savcıya yüklediği bildirim yükümünü Anayasanın 129/son maddesi yönünden değerlendirmek uygun olur. Anayasa bu maddesinde "memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır." demektedir. Buna göre kamu görevlilerinin görev suçları için Anayasada "izin" sistemi öngörülmüş, bu kural olarak kabul edilmiştir. Ancak istisnalar söz konusu olabilecektir. Bu istisnaların yasalarda öngörülmüş olması şarttır. 3628 sayılı Kanunun yukarıda açıkladığımız "bildirim" sistemini Anayasanın öngördüğü bir istisna olarak değerlendirmek uygun olur.[17]
Yapılan soruşturmayla ilgili olarak, Cumhuriyet savcısı, müfettiş ve muhakkikler tarafından istenen bilgiler özel kanunlarda aksine bir hüküm bulunsa dahi, ilgili kişiler ile özel ve kamu kuruluşlarınca eksiksiz verilmek zorundadır. Aksi davranışlar 3628 sayılı Kanunun 20’nci maddesine göre cezalandırılır.
Devlet sırrı niteliğindeki bilgiler, dairesi amirinin müsaadesi olmadan verilmesi mümkün değildir. Bu bilgiler Cumhuriyet başsavcılığının istemi üzerine çok gizli kaydı ile verilmesi mümkündür.[18]
19’uncu maddenin 2’nci fıkrasına göre, savcılar soruşturmayı yürütürken suç delillerini elde ettiklerinde sanıktan mal bildiriminde bulunmasını isteyecektir. Soruşturma, haksız edinilen malın kaçırıldığı delillerine ulaşılması sonucunu doğurduğunda, mal bildirimi sanığın ikinci dereceye kadar kan ve sihri hısımları ile gelini ve damadı tarafından da verilecektir. Mal bildirimi için 7 günlük bir süre öngörülmüştür. Bu süre savcının bu konudaki isteminin bu kişilere ulaşması ile başlar.[19] Soruşturmanın müfettiş veya muhakkik tarafından yapılması halinde müfettiş veya muhakkik de sanıktan ve yukarıda sayılan ilgililerden mal bildirimi isteminde bulunurlar. “...Bu istemin sanık ve ilgililere ulaştığı tarihten itibaren yedi gün içinde müfettiş veya muhakkike mal bildiriminin verilmesi keza zorunludur...." denilmek suretiyle mal bildirimi istemenin ve vermenin zorunlu olduğu bildirilmiştir. Bu Kanuna göre soruşturma yapan müfettiş veya muhakkiklerin bu hususa dikkat etmeleri gerekmektedir.[20]
Yine 19’uncu maddenin son fıkrasına göre, Cumhuriyet savcısı yukarıda anılan kişilerden bildirimde bulunmalarını istemek dışında "kamu davası açılmadan önce haksız edinildiği yolunda delil veya emare elde edilen para veya mal ile ilgili tedbirin alınmasını görevli mahkemeden veya para veya malın bulunduğu yer hukuk mahkemesinden isteyebilir."[21] Savcının bu yetkisini Kanunun hazırlık soruşturması devresi ile sınırlaması dikkat içermektedir. Yasa koyucu sanık hakkında dava açıldığında, yetkinin mahkemede olacağını düşünmüş gibidir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, 3628 sayılı Yasa, 1609 sayılı Yasa gibi yargılamanın önsoruşturması bakımından özellikler taşımaktadır. Sanık hakkında kamu davasının açılması ile iş son soruşturmaya geçtiğinde, son soruşturma genel kurallar çerçevesinde yürütülecektir.[22]
Kamu davasını açma yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Ceza kovuşturmasını gerekli kılan delil ve emarelerin tespit edilmiş olması halinde, Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmak zorundadır.
Kamu davasını açma konusunda Adalet Bakanlığı ilgili Cumhuriyet savcılığına talimat da verebilir.
Valiler de o ilde görevli Cumhuriyet savcısından kamu davası açmasını isteme yetkisine sahiptirler. Valinin bu yoldaki talebinin mazeret gösterilerek Cumhuriyet savcılığında geri çevrilmesi halinde, vali Adalet Bakanlığına müracaat edebilir, bunun üzerine nihai kararı anılan Bakanlık verir. Cumhuriyet savcısı kamu davasını açtıktan sonra bu davanın geri alınmasını isteyemez. Sanığın yargılanması ise ilgili mevzuata göre gerçekleştirilir.[23]
- Asker Kişilerin Soruşturulması
Öte yandan 3628 sayılı Kanun kapsamında bulunan suçların asker kişiler tarafından işlenmesi halinde ise, soruşturmalarının askeri savcılar tarafından yine bu Kanun hükümlerine göre yürütülmesi zorunludur.[24]
- 3628 Sayılı Yasa Kapsamında Soruşturma Yapan Müfettiş ve Muhakkiklerin Sorumluluğu
Bu yasaya tabi suçlar konusunda müfettiş ve soruşturmacılar da soruşturma neticesinde suç delillerine ulaşabilirler. Bu durumda bu kişiler olayı yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına ihbar etmek ve belgeleri tevdi etmek zorundadırlar. Müfettiş ve soruşturmacılar soruşturma yaptıkları olaya ilişkin dosyanın Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine gerek görmediklerinde dahi savcılarca gerekçe gösterilerek dosyanın istenilmesi halinde Kanunun 18’inci maddesi gereğince dosya, Cumhuriyet Başsavcılarına gönderilir.[25]
Bu hükümle, idarenin idari işlemleri teftiş ve kontrolü sırasında söz konusu suçlardan herhangi birisinin işlendiğini öğrenmesi veya ihbar ve şikayetlerin incelenmesi yoluyla söz konusu suç teşkil eden fiili ortaya çıkarması hali düzenlenmiştir. Teftiş veya inceleme ile görevli müfettiş ve muhakkikler, gerekli incelemeyi yapıp suçlarla ilgili belgeleri toplayacaklar, soruşturma yapılması için yeterli delil varsa, düzenleyecekleri bir inceleme/tevdi raporu ile dosyayı ihbaren yetkili Cumhuriyet savcılığına göndereceklerdir. Yapılan inceleme sonucunda soruşturma açılması için yeterli delil yoksa, düzenlenecek inceleme/tevdi raporu ile bağlı olduğu makama durumu intikal ettireceklerdir.
3628 sayılı Kanunun 18/3 maddesine göre, bu Kanunun kapsamındaki suçlardan dolayı delil veya emare elde eden müfettiş veya muhakkikler, durumu yetkili ve görevli Cumhuriyet savcılığına ihbar ve evrakı tevdi etmedikleri takdirde, bunlar hakkında da yapılacak soruşturma dolayısıyla 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmayacak ve Cumhuriyet başsavcılığınca doğrudan soruşturma yapılacaktır.[26]
3628 sayılı Kanun'un 18’inci maddesinde belirtilen müfettiş ve muhakkikler tarafından Kanunda yazılı suçlarla ilgili delil ve emareler elde edildiği taktirde durumun derhal yetkili Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi gerektiği hususunda yer alan delil ve emareler kavramına değinecek olursak; ceza muhakemesinde ispat için kullanılan vasıtalara "delil" denilmektedir. Deliller değerleri bakımından ikiye ayrılmıştır. Bir kısmına doğrudan doğruya delil denilmiştir. Bunlar tek başlarına bir hususu ispat edebilecek kuvvette sayılmışlardır. Çünkü ispat edilecek olayı doğrudan doğruya gösterirler. Bir kısım delillere de dolayısıyla delil veya emare (belirti) adı verilmiştir. Bunlar ispat edilecek olayı dolaylı olarak gösterirler. Bunların tek başına ispat kuvvetine haiz olmadığı, birlikte birbirlerini tamamladıkları taktirde delil sayılabileceği kabul edilmiştir.
İdarelerin Kanun'da yazılı suçların işlendiği yolundaki iddia, ihbar ve şikayetleri denetim elemanları vasıtasıyla inceletip, eğer bu suçların işlendiği yolunda delil ve emareler elde ettikleri taktirde durumu suçun işlendiği yer Cumhuriyet başsavcılığına bildirmeleri, yine müfettiş ve soruşturmacıların Kanunda belirtilen suçların işlendiğini doğrudan teftiş ve incelemeleri sırasında öğrenmeleri halinde durumu suçun işlendiği yer Cumhuriyet başsavcılığına bildirmeleri gerekmektedir.[27]
- 3628 Sayılı Yasa Kapsamında Soruşturma Yapan Müfettiş ve Muhakkiklerin Yetkileri
Müfettiş ve soruşturmacılar (muhakkiklerin) 3628 sayılı Kanun kapsamındaki suçlarla ilgili soruşturma yaparken bir bilirkişi ve kamu muhbiri görevi görürler. Bunların bu görevi yaparken ne gibi yetkiler kullanabileceği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak bu görevi yerine getirirken olayların daha iyi anlaşılabilmesi için bir kısım yetkileri kullanmaları kaçınılmazdır. 4483 sayılı Yasa uyarınca soruşturma yaparken yasal olarak kullandığı Cumhuriyet savcısının yetkilerini burada kullanamazlar. Bununla birlikte bu denetim elemanları gerekli gördükleri kişilerin ifadelerini alma, ilgili yerlerden yazılı bilgi isteme, gerekirse ilgili memurun görevden uzaklaştırılmasını isteme ve gerekli diğer inceleme ve araştırmaları yapma yetkileri bulunmaktadır.[28]
Savcı tarafından yapılan hazırlık soruşturmasında sanığın ifadesinin alınması esastır. Müfettiş veya muhakkik tarafından 3628 sayılı Kanuna göre yapılan soruşturmalarda sanığın ifadesine sanık sıfatıyla başvurulmayıp yasal hakları saklı kalmak üzere "ifade sahibi" sıfatıyla ifadesi alınmalıdır. Tanığın yeminli ifadesine başvurulmaz. Tanığın hal ve hareketleri veya sıhhi yapısı, doğru şahadet etmeye uygun değilse yemin verilebilir. Suçun işlendiğine dair yeterli delil elde edilmişse Cumhuriyet savcılığına rapor halinde sunulur.[29]
Müfettiş ve muhakkiklerce yapılan soruşturmada, arama ve el koyma işlemlerinin gerekli olduğu hallerde, Cumhuriyet savcılığından talepte bulunularak yetkili mahkemeden karar alınabilinir. Müfettişlerce yapılan soruşturmada, sanık hakkında ihzar müzekkeresi düzenlenmez. Tanık hakkında ise düzenlenebilir.[30]
3628 sayılı Kanunun 19/2’nci maddesine göre, müfettiş ve muhakkikler gerekli gördüğünde, sanık tarafından haksız edinilen malın kaçırıldığı yolunda delil elde edildiği takdirde, ikinci dereceye kadar kan ve sihri hısımları ile gelin ve damadın mal bildiriminde bulunmalarını isteme yetkisi vardır.[31]
Kanunun 19’uncu maddesinin son fıkrasına göre, "Cumhuriyet savcısı, kamu davası açılmadan önce haksız edinildiği yolunda delil veya emare elde edilen para veya mal ile ilgili tedbirin alınmasını görevli mahkemeden veya para veya malın bulunduğu yer hukuk mahkemesinden isteyebilir." Bu yetkinin müfettiş ve muhakkikler tarafından da kullanılabileceğine ilişkin olarak 3628 sayılı Kanunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte, söz konusu kişiler gerekli hallerde ilgili Cumhuriyet savcılığına müracaat ederek tedbir alınmasını sağlayabilirler.[32]
Denetim elemanlarınca ihbar, şikayet veya görevleri sırasında 3628 sayılı Kanun'da belirtilen suçlardan birisinin işlendiğini öğrenmeleri halinde doğrudan doğruya soruşturmaya başlamaları gerekir. Soruşturma sonucunda denetim elemanlarınca bir soruşturma veya inceleme raporu düzenlenir. Ama genel olarak uygulamada eğer suç konusu ile ilgili yeterli delil ve emareler tespit edilememiş ise denetim elemanı yine bir inceleme raporu ile ve de "Takibata Mahal Olmadığı" mütalaası ile yine eldeki bilgi ve belgelerle bu inceleme raporunu Cumhuriyet başsavcılığına intikal ettirmelidirler. Bunun sebebi Kanun'un 18’inci maddesi gereğince olayı Cumhuriyet başsavcılığına intikal ettirme gereğidir. Kanun şikayet ve ihbarların soruşturulması konusunda Cumhuriyet başsavcılıklarını yetkili kılmıştır. Bundan dolayı da bilgi verme zorunluluğu bulunmaktadır.[33]
- 3628 sayılı Yasaya Göre Yürütülen Soruşturma Sırasında Müfettiş ve Muhakkiklerce Dikkat Edilecek Hususlar
- Müfettiş ve Muhakkiklerce 3628 sayılı Yasa'ya göre soruşturma yapılması sırasında soruşturmanın sağlıklı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi açısından aşağıdaki hususlar önem arzetmektedir.
- Memurların geçmiş mal beyanları ile yetinilmeyerek, son durumu yansıtan ve 3628 sayılı Yasa'nın 19/11 maddesinde yazılı yakınlarını da içine alan kişilere de mal beyanında bulunmak üzere davetiye çıkarılması,
- Hakkında soruşturma başlatılan memurların kurumda işe başladıktan itibaren yıllık net toplamlar halinde kendisi, eşi ve çalışan çocuklarının gelir durumunun tespit edilmesi,
- Harcama kıstaslarını yansıtır esaslı unsurların bulunması (eş ve çocukların tahsil ve çalışma durumu ikametgah kira, lojman vb.) durumu, yardım edildiği veya alındığı iddia edilen kişilerin tespiti (anne, baba, kardeş vb.) ve diğer unsurların (yaşayış ve hal tarzına göre tanık, otel kaydı vb. her türlü delil) tespit edilmesi,
- Her döneme ait (belirlenen ölçülere göre) zorunlu harcamalar toplamının tespit edilmesi,
- İlgililerin beyan ettiği otomobil, gayrimenkul, kooperatif hissesi, ziynet eşyası veya antika türü malların iktisap tarihindeki ve bugünkü rayiç değerlerinin bilirkişilere tespit ettirilmesi,
- Yukarıdaki hususlara göre, memurun kendisinin tasarrufu mümkün geliri ile sahip olduğu varlıklar arasında iktisaba ilişkin izahat alınması suretiyle "mal varlığı ile gelir arasında" mukayesesi mümkün matematiksel orantı kurularak tanzim edilecek raporlarda yer verilmesi,
- Kovuşturma sonucu fiillerin 5 yıl gibi kısa bir zamanaşımına tabi olması ve ihbarların suç tarihinden çok sonraya rastlaması durumunda soruşturmaya azami ivedilik kazandırılarak neticelendirilmesi,
gerekmektedir.[34]
- Sonuç
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevlerinden doğan tüm suçları, 4483 sayılı Kanun kapsamında değildir.[35] 4483 sayılı Yasa memurların yalnız idari görevlerinden doğan suçlar için uygulanabilir. Kimi yasalar memurların idari görevlerinden doğan bazı suçlarını da kapsam dışında bırakmıştır. Bunlardan biri de yukarıda incelemiş olduğumuz 3628 sayılı Kanunda geçen suçlardır. Memurların bu tür görevlerinden doğan suçları için, Cumhuriyet savcısı yetkili makamdan izin almadan doğrudan soruşturma yapıp dava açabilir.
4483 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin 2’nci fıkrasındaki "... suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler saklıdır" hükmü bu tür suçlar amaçlanarak konmuş bir hükümdür.[36] Müfettiş ve muhakkiklerin bu türden suçlarla karşılaşmaları halinde, durumu belge ve delilleri ile Cumhuriyet başsavcılığına intikal ettirmeleri, ayrıca düzenleyecekleri idarî soruşturma raporunu, bağlı bulundukları makama sunmaları gerekmektedir.[37]
KAYNAKÇA
- Cemil Alver, Memur Suçları ve Memur Soruşturması, Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996.
- Diyanet İşleri Başkanlığı, Denetim ve Soruşturma Rehberi, Din İşleri Bakanlığı:473, Ankara 2000.
- Erol Çetin, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, 2000, Ankara.
- Hüsamettin Kırmızıgül, Memurlar Hakkında Tahkikat Ve Muhakematı Usulü, Baskı, İstanbul, 1995.
- Haydar Göçer -Ali Rıza Akbel-vd., Adli ve İdari Soruşturma Usulleri, Gümrük Kontrolörleri Derneği, Y:13, Ankara, Mayıs 1998.
- İbrahim Topuz, Açıklamalı-İçtihatlı Memur Yargılama Hukuku, Mahalli İdareler Derneği Yayını, Ankara, 2001.
- İbrahim Pınar, Açıklamalı 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2000. (Metinde "Açıklamalı 4483 sayılı..." olarak gösterilmiştir.)
- MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, İnceleme ve Soruşturma Rehberi, Teftiş Kurulu Başkanlığı Yayınları:45, Ankara, 2000.
- Nadir Arıca, Memur Suçları ve Soruşturma, Ankara, 2000.
- Nihat Dündar, "3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçlar Ve Soruşturma Usulü", Türk İdare Dergisi, Y:64, S:395 (Haziran 1992), s. 202.
Osman Çifçi, Memur Suçları, Ankara, 1990.
[1] Haydar Göçer -Ali Rıza Akbel-vd., Adli ve İdari Soruşturma Usulleri, Gümrük Kontrolörleri Derneği, Y:13, Ankara, Mayıs 1998, s. 203.
[2] İbrahim Topuz, Açıklamalı-İçtihatlı Memur Yargılama Hukuku, Mahalli İdareler Derneği Yayını, Ankara, 2001, s. 23.
[3] Haydar Göçer-Ali Rıza Akbel-vd., a.g.k., s. 203.
[4] MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, İnceleme ve Soruşturma Rehberi, Teftiş Kurulu Başkanlığı Yayınları: 45, Ankara, 2000, s. 74.
[5] Diyanet İşleri Başkanlığı, Denetim ve Soruşturma Rehberi, Din İşleri Bakanlığı:473, Ankara 2000, s. 84.
[6] Erol Çetin, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, 2000, Ankara, s. 438.
[7] Hüsamettin Kırmızıgül, Memurlar Hakkında Tahkikat Ve Muhakematı Usulü, 2. Baskı, İstanbul,
1995, s. 61.
[8] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 25.
[9] Erol Çetin, a.g.k.,s. 438.
[10] Hüsamettin Kırmızıgül, a.g.k., s. 61; Nihat Dündar, "3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçlar Ve Soruşturma Usulü",
Türk İdare Dergisi, Y:64, S:395 (Haziran 1992), s. 202.
[11] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 41-42.
[12] Erol Çetin, a.g.k., s. 439.
[13] Hüsamettin Kırmızıgül, a.g.k., s. 62.
[14] Diyanet İşleri Başkanlığı, a.g.k., s. 85.
[15] İbrahim Pınar, Açıklamalı 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2000, s. 516.
[16] Hüsamettin Kırmızıgül, a.g.k., s. 62.
[17] İbrahim Pınar, "Açıklamalı 4483 Sayılı...", s. 517-518.
[18] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 42.
[19] İbrahim Pınar, "Açıklamalı 4483 Sayılı...", s. 518.
[20] Osman Çifçi, Memur Suçları, Ankara, 1990, s. 158.
[21] M. Nadir Arıca, Memur Suçları ve Soruşturma, Ankara, 2000, s. 462.
[22] İbrahim Pınar, "Açıklamalı 4483 Sayılı...", s. 519.
[23] M. Nadir Arıca, a.g.k., s. 543.
[24] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 44.
[25] Haydar Göçer-Ali Rıza Akbel-vd., a.g.k., s. 231.
[26] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 43.
[27] Haydar Göçer-Ali Rıza Akbel-vd., a.g.k., s. 231.
[28] Osman Çifçi, a.g.k., s. 156-157.
[29] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 44.
[30] Cemil Alver, Memur Suçları ve Memur Soruşturması, Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996, s.183.
[31] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 43.
[32] M. Nadir Arıca, a.g.k., s. 462.
[33] Haydar Göçer-Ali Rıza Akbel-vd., a.g.k., s. 231; Osman Çifçi, a.g.k., s. 158.
[34] Haydar Göçer-Ali Rıza Akbel-vd., a.g.k., s. 234.
[35] İbrahim Topuz, a.g.k., s. 144.
[36] Erol Çetin, a.g.k., s. 405.
[37]MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, "2000...", s. 74.