Elektronik İhale, Sağlayacağı Faydalar ve Muhtemel Sorunlar
İhale (Ortak-Diğer) 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu Genel Mali Hakem - Editör 23.04.2017 5522Özeti :
Elektronik ortamda ihale yapılmasına yönelik olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda gerekli değişiklikler yapılmış ve hem pilot olarak hem de küçük alımlarda elektronik ortamda ihale yapılması uygulamasına başlanmıştır. Bu uygulamanın anlamı ve muhtemel sorunları ile getireceği faydalara yönelik olarak Sayın İbrahim Ertuğrul bey tarafından kaleme alınan yüksek lisans tezi bizlere önemli bilgiler sunmaktadır.
ELEKTRONİK İHALE, GETİRECEĞİ FAYDALAR ve MUHTEMEL SORUNLAR
1. ELEKTRONİK İHALE ve GELİŞİM SÜRECİ
Elektronik İhale (E-İhale); Kamu alımlarının elektronik ortamda gerçekleştirildiği elektronik dönüşüm sürecidir. 4734 sayılı Kanundaki temel ilkeler gözetilerek, ihale sürecindeki uyulması gereken esas ve usullerin bilgi ve iletişim teknolojileri ile desteklenmesi ve satın alma işlemlerinin en az iş yükü ve maliyetle yapılmasına imkan tanınması için kurulan bilişim altyapısıdır.
Bilgi ve teknoloji alanında 1990’lardan itibaren her geçen gün daha da artan bir hızda kaydedilen gelişmeler, dünyadaki ihale uygulamalarının da yeni bir boyut kazanmasına neden olmuş ve özellikle gelişmiş ülkeler elektronik ortamda ihaleler gerçekleştirebilmek için gerekli alt yapı çalışmalarına başlamışlardır.
Dünya’da elektronik ihale uygulamalarının gelişimine bakıldığında ilk uygulamaların 1990’lı yılların ikinci yarısında başladığı görülmektedir. Örneğin, bugün dünyanın en iyi elektronik kamu satın alma sistemine sahip olduğu belirtilen Güney Kore’de 1997 yılında idareler ve istekliler arasında doküman değişimine imkân veren elektronik veri değişimi ile ilk uygulama başlatılmıştır. Avrupa ülkelerinde de ilk elektronik kamu satın alma sistemleri bu dönemde geliştirilmeye başlanılmıştır. Finlandiya’da merkezi satın alma kuruluşu olan Trading House Hansel Ltd. ilk internet tabanlı sipariş sistemini 1997 yılında başlatmıştır. İtalya’da yine merkezi satın alma kuruluşu olan Consip S.p.A. tarafından elektronik kamu satın alma sistemine yönelik çalışmalar 1999 yılında başlatılmış ve çerçeve anlaşma kapsamındaki yüklenicilerden elektronik kataloglar aracılığıyla alım yapılmasına imkân veren elektronik mağaza uygulaması 2000 yıllında devreye girmiştir.
Elektronik ihale uygulamalarının geliştirilmesinin altında yatan en önemli neden kamu alımlarında şeffaflık, rekabet, etkinlik, verimlilik ve tasarruf sağlanmasıdır. Bunun yanında elektronik ihale uygulamaları ile alım süreçleri standardize edilebilmekte, bilgi bütünlüğü, doğruluğu ve tutarlılığı sağlanabilmekte, izlenebilirliğin artmasına paralel olarak kamuoyu denetimi oluşturulabilmektedir.
Kamu İhale Kurumunun 2003 yılında kurulmasını takiben Kurum bünyesinde oluşturulan elektronik ihale çalışma grubu ile dünyadaki başarılı elektronik ihale uygulamaları daha yakından takip edilmiş ve ülkemiz koşulları da dikkate alınarak ülkemize özgü elektronik ihale sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır. Elektronik ihale, e-Dönüşüm Türkiye 2005 Yılı Eylem Planında ve 2006-2010 Yılları Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planında yer almış bir projedir.
Kurumda yürütülen çalışmalar sırasında açıkça görülmüştür ki; elektronik ihale uygulaması tek başına Kurumun yürütebileceği bir çalışma değildir. İhale süreçleri göz önüne alındığında farklı kurum ve kuruluşların bünyesinde bulunan pek çok bilginin paylaşımını gerektirir. Kurumların kendi ihtiyaçları için derledikleri bilgilerin Kurumlar arası paylaşıma uygun olup olmadığının, tamlığının ve tutarlılığının analiz edilmesi Kurumda yürütülen elektronik ihale çalışmalarında göz önünde bulundurulmuş bir başka husustur.
KİK’in kuruluşundan itibaren 4734 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile Kuruma verilen yasaklı sicili tutma ve ihale istatistikleri oluşturma görevlerinin yerine getirilebilmesi amacıyla önce ihale kayıt sistemi (İKS) ile, 2006 yılından itibaren de Kamu Satınalma Platformu (KSP) ile ihale süreçleri kısmen elektronik ortama taşınmıştır. Bunların başlıcaları ihale ilanlarının elektronik ortamda gönderilmesi ve yayınlanması, ihale sonuç formlarının elektronik ortamda gönderilmesi, ihale üzerinde bırakılan isteklilerin yasaklı olmadıklarının teyidinin elektronik ortamda yapılması olarak sayılabilir.
2004 yılından itibaren devam etmekte olan çalışmalar neticesinde 20 Kasım 2008’de kabul edilen 5812 Sayılı Kanunla 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa eklenen
EK-1’inci Madde ile EKAP’ın kurulması, işletilmesi ve ihale sürecinde elektronik araçların kullanımına ilişkin usul ve esasların Kurum tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu madde ile ülkemizde elektronik ihale uygulamalarının gerçekleştirileceği Platformun adı da resmi olarak ilk kez telaffuz edilmiştir.
2. ELEKTRONİK İHALENİN YARARLARI
2.1. Standardizasyonun Sağlanması
Standartlar, belirsizlikleri ortadan kaldırdığından ileride karşılaşılması mümkün olabilecek her türlü istenmeyen durumu önceden önler ve üretimin ve kontrolün her safhasının bilinmesine imkân sağlar. Böylece üretimden tüketime kadar her kademede bilinmeyenler giderilmiş olmaktadır. 2000’li yılların eşiğinde dünya, her alanda, büyük bir dönüşüm yaşamaktadır. İş dünyası ve temel aktörleri olan işletmeler de bu büyük dönüşümden derinlemesine etkilenmektedirler. Dünyanın her yerinde, insanlar, her alanda, daha çok kalite talep eder hale gelmektedirler.
Türkiye, elektronik ihale sistemi ile ilgili Avrupa Birliğinin bu konudaki direktifleri doğrultusunda hareket etmektedir. Avrupa Birliği Çalışmaları: Avrupa Birliği kamu alımları ile ilgili olarak “Kamu Yapım İşleri, Alım ve Hizmet İhalelerinin Sonuçlandırılması Usullerinin Koordine Edilmesi” ne ilişkin 31 Mart 2004 tarih ve 2004/18/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyi Direktifi bulunmaktadır. Bu direktif kapsamında üye ülkelerin kamu alımlarında iyi işleyen bir pazar mekanizması oluşturulması amacıyla İç Pazar Genel Müdürlüğü ve Avrupa e-Devlet Hizmetleri Birimi kurulmuştur. 2010 yılından itibaren tüm üye ülkelerinde kamu satın almalarının elektronik platform üzerinden yapılması öngörülmüştür. Ancak üye ülkelerin kendi ulusal işleyişlerindeki aksaklıklar ve tüm ülkeler arasında standardizasyonun sağlanmaması nedeniyle bu husus günümüz itibari ile ekonomisi güçlü belli birtakım ülkelerin dışına çıkamamıştır.
Globalleşen dünyada insanların çoğu talepleri ortaktır. Ortak olmayan talepler de kendi içinde benzerlikler göstermektedir. İnsanlarca binlerce kilometre öteden bir mal veya hizmete talip olmaktadır. Standartlar bazen kaliteyi, bazen teknik özellikleri, bazen de uyulan kuralları ifade eder.
Standardizasyon, e-Devlette olmazsa olmaz mutlak bir gereklilik olup, ilgili tarafların yardım ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir. Standartların en önemli özelliği, değişen şartlara ve gelişen teknolojiye ayak uydurabilme kabiliyetine sahip olmalarıdır. E-Devlet oluşumunda en önemli unsurlardan biri veri/bilgi paylaşımı olup, bunun temelinde ise standartlara uygun altyapı ve yazılım üretimi yatmaktadır.
2.2. Şeffaf Yönetim
Dünyada liberalleşme ve demokratikleşme eğilimlerine paralel olarak kamu yönetiminde, açıklık/şeffaflık eğilimleri de artış göstermektedir.
Dünyada 1980’lerle gelişmeye başlayan yeni kamu yönetimi anlayışının en temel unsurlarından biri şeffaflık ve hesap verebilirlik olmuştur. Ülkemiz ise 2000’li yıllarla birlikte kapsamlı bir değişim sürecinden geçmektedir. 2001 krizi sonrasında kamu yönetiminde uygulanan reformlar ve Avrupa Birliği uyum süreci, vatandaşla devleti daha farklı bir konuma getirmiştir.
Bildiğiniz gibi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılması, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanması, uygulanması, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî kontrolünü düzenlemeyi amaçlamaktadır (Kamu Yönetimi Sempozyumu, 2012).
Türkiye de e-ihale sisteminin altyapısındaki çalışmalarının daha hızlı ve etkin olması gerekmektedir. Günümüzde iletişim ve bilişim teknolojilerinin baş döndürücü hızla gelişmesiyle, devletler de kamu kuruluşları da bu gelişmelerden yararlanarak özellikle internet ve bilgisayar aracılığıyla hizmetlerini sunma yolları aramakta ve bürokratik yapıyı ortadan kaldırıp yeni teknolojik yapıyı kullanarak vatandaşlara etkin ve verimli hizmet sunmayı amaçlamaktadır. Söz konusu küresel dünyada bu gelişmeler olurken ülkemizin bu gelişmelerin dışında kalması, hem ekonomik kayıplar ve hem de sosyal kayıpların ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Yine bu amaçlar kamu yönetiminde süreklilik, maliyetlerde azalma, katılımcı demokrasinin önünün açılması, şeffaf yönetim, bürokrasinin azaltılması, kamu hizmetlerinde hızın arttırılması, üretkenlik ve verimlilik, kesintisiz hizmet, vatandasın yönetime etkin katılımı olarak sınıflandırılabilir.
Kamu alımlarının şeffaf alım sisteminin uygulanmasıyla, toplumsal şeffaflığın yaşamın her alanına yansıyacağı ve bunun beraberinde insanlar arasında, güven artırıcı motivasyon olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Örgüt yönetiminin katılıma ve etkileşime kapalı olması sonucunda karar verme mekanizmalarında kurumlar değil de bireyler ön plana çıkarlar ki, bu durum zaten müdahalenin, denetimin ve katılımının olmadığının ve aynı zamanda örgüt yönetiminde sürekli aynı kişilerin görev almasının ortak sonucudur. Böyle bir konjonktürde, bireylerin ellerindeki yetkileri, yönetilenlerin aleyhine olacak bir biçimde genişletmeleri ve yönetimde siyasal karar alma ve uygulama süreçlerinde ortaya çıkabilecek özel çıkar sağlama çabalarıyla da çakışması ve aynı doğrultuya yönelmesi kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, böyle bir oluşumun ortaya çıkaracağı olumsuz tablonun ortadan kaldırma yollarından biri “Kamuda Şeffaflık ve Denetlenebilirlik” stratejisidir. “……bu olumsuz tabloyu değiştirmesinin yönetenler ve yönetilenler arasındaki uçurumu kapatıp, toplumsal güveni yeniden yaratabilmesinin yolu, siyasete ve dolayısıyla yönetime “vatandaş iradesini” gerçek anlamda yansıtacak mekanizmaları oluşturabilmesinden geçmektedir. Belli aralıklarla yapılan seçimler bu konuda yeterli olamamakta, en radikal politikacılar bile seçildikten sonra mevcut işleyişin bir parçası haline gelmektedirler. Vatandaş iradesini seçimler dışında, başka ara mekanizmalarla siyasi karar alma sürecine katılabilmenin ön koşulu, tüm kamu politikalarında şeffaflığın sağlanması ve kamusal bilgilerin halkla paylaşılmasıdır. Sonuç olarak, şeffaflık devletin hedeflerini, bu hedeflere ulaşmak için hayata geçirdiği politikaları ve bu politikaların yarattığı sonuçları izlemek için gerekli olan bilginin düzenli, anlaşılabilir, tutarlı ve güvenilir bir biçimde sunulması olarak tanımlanmaktadır (İstanbul Sanayi Odası, 2007)
Konjonktürel gelişmeler, siyasi kadrolar, siyasetçi-bürokrat ilişkisi dikkate alındığında şeffaflık toplumun tamamı tarafından özlem duyulan bir olay haline gelmiştir. Bunun gerçekleşmesi için neler yapılabileceği ya da yapılması gerektiği farklı alanlarda tartışılmış olmasına rağmen şeffaflık da yeniden tartışılmaya başlanmıştır. Dijital ortamlarda faaliyetlerini vermesi gereken kurumlarda beraberinde şeffaflığın da yerleşeceği ifade edilmiştir.
2.3. Usulsüzlük + Yolsuzluk Algısının Azaltılması
Bilindiği üzere, özellikle kamu alımı niteliğindeki kamu harcamaları usulsüzlük ve yolsuzluk görülme riskinin en fazla olduğu hassas kamu faaliyetlerinin başında gelmektedir. Bu bakımdan, kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamaya yönelik kontrol ve denetim mekanizmaları, gelişmiş her ülkede olduğu gibi ülkemizde de kamu harcama sisteminin ayrılmaz ve en önemli unsurlarından birisidir. Bu kapsamda kamu harcamaları eskiden beri, Maliye Bakanlığı, ilgili bakanlıkların ve idarelerin teftiş kurulları ve Sayıştay tarafından belirli kıstaslar dâhilinde, harcama öncesi ve harcama sonrası kontrol mekanizmaları çerçevesinde incelenmiştir. Kontrol ve denetim mekanizmalarının etkinliği her zaman tartışılabilir olmakla birlikte, bu alanda bir boşluk bulunduğunu söylemek mümkün değildir.
Ayrıca, ihale sürecinin mümkün olduğu ölçüde elektronik ortama taşınması ve insan faktöründen kaynaklanan hataların asgariye indirilmesiyle süreçteki aksaklıklar ve usulsüzlükler de büyük ölçüde ortadan kaldırılabilecektir.
Zira bir ihalede, belli kişilere yönlendirme veya herhangi bir yolsuzluk olup olmadığının tespiti için, ihale işlemlerinin mevzuata uygunluk denetimi yanında, ihale öncesi ve sözleşme sonrası aşamalarının da incelenmesi, incelemenin tek taraflı olmaması açısından, belgeler üzerinden tespit edilecek hususlara ilişkin olarak mutlaka ilgili tarafların bilgilerine de başvurulması gerekir. Böyle bir inceleme ise hukuken, ancak ilgili teftiş kurulları tarafından yapılabilir. İddiaların incelenmesi kapsamında Kamu İhale Kurulu tarafından yapılan incelemeler ise, Kuruma gönderilen dosya içeriğiyle sınırlı ve ilgili taraf ve kişilerin bilgisine başvurulmadan gerçekleştirildiğinden, iddiaların incelenmesi kapsamında Kurulca yapılan tespitler, kapsam ve yöntem olarak son derece sınırlı kalmıştır. Kaldı ki, yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele etmenin yolu, gerçekleşmiş yolsuzluk olaylarının üzerine tek tek gitmek yerine, mümkün olduğu ölçüde yolsuzlukları önleyici bir sistem tasarlanması ve gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Kamu İhale Kurumu da bu yöndeki faaliyetlerini, elektronik ihalenin devreye alınması dâhil gelişen teknolojinin imkânlarından da yararlanmak suretiyle aralıksız bir şekilde sürdürmektedir.
Kamu alımları alanı, usulsüzlük ve yolsuzlukların görülme sıklığı dikkate alındığında en riskli alanların başında gelmektedir. Bu itibarla, kamu alımları sürecindeki usulsüzlük ve yolsuzlukları en aza indirmek bakımından, sistemin tüm unsurlarıyla çok iyi tasarlanması ve yönetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda uluslar arası standartlara uygun bir mevzuata sahip olunması, süreçte rol alan kurumların kurumsal kapasitelerinin en üst düzeyde olması ve bu alanda çalışan kamu görevlilerin yeterli niteliklere sahip olmaları gerekmektedir.
E-devlet uygulamalarındaki hızlı yaygınlaşmanın öncelikli sebebi, kamu yönetimlerinin hantallaşmış, etkisiz, karmaşık ve verimsiz bir yapı sunması ve de bu nitelikleriyle kendisini finanse eden yurttaşların gözünde ciddi bir meşruiyet krizi yaşamaya başlamış olmalarıdır. Aşırı büyümüş devlet yapıları ve kamu açıkları, merkezi otorite saplantısı ve bunun yol açtığı yolsuzluk ve israf ekonomileri ile beraber, giderek daha sık karşılaşılan finansal krizlerin de en büyük kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Kamu yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerinin kullanılması, yönetim açısından daha düşük bir maliyet ve vatandaşlara dönük daha kaliteli hizmet ile sürdürülebilir bir kaynak yönetimi sağlamaktadır. Yurttaşlar açısından da daha az “yurttaşlık maliyeti”(zaman, emek, para), daha yüksek memnuniyet, daha etkin katılım ve daha fazla güven anlamına gelmektedir.
2.4. Bürokrasinin Azaltılması
Bürokrasi, kelime kökeni olarak incelendiğinde “büro” ve “iktidar” anlamına gelen “cratie” dan oluşmaktadır. Türk toplumunda bürokrasi denince akla; “kurumların isleyişini aksatan, vatandaşı bekleten, gecikmelere ve kaynak israfına neden olan kamu yönetimi” gelmektedir. Bürokrasi ile ilgili bu algılama, bürokratik yapılardan ve kurallardan mı, yoksa kamu görevlilerinin yetersizliğinden, dikkatsizliğinden, kötü niyetinden, aldırmazlığından ve tarafgirliğinden mi kaynaklandığının iyi irdelenmesi gerekmektedir. Bürokrasi konusunda bunlar veya buna benzer sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Fakat her şeyden önce ‘bürokrasi, e-Devlet uygulamaları ile ortadan kalkacaktır’ seklindeki ifadelerin yanlış olduğu belirtilmelidir. Bürokrasi, rasyonel usullerle işlediğinde ya da Weber’in ‘ideal Bürokrasi’ olarak nitelendirdiği bürokrasiye uygun işlerse, bürokrasinin olumlu yönlerinin ön plana çıktığından da bahsetmek mümkündür. Eğer, bürokrasinin olumsuzlukları söz konusu ise, sistemi işletenlerde ve sistemden faydalananlarda bu sorunun cevabının aranması gerekmektedir. E-Devlet-uygulamalarında bürokrasinin konumuna bakıldığında ise karşımıza ilk bakışta ciddi kolaylıkların bizi beklediği görülür. Bu kolaylıklar arasında, sıra beklemeden, kuyruklar uzamadan kurumlardaki islerimizi çözmek, bilgi almak istediğimiz kurumlarla iletişimimizi internet üzerinden sağlamak, kâğıt ve evraklarla uzadıkça uzayan işlemlerden kurtulmak sayılabilir. Bunlara pek çok kolaylık daha eklenebilir. Bürokratik davranışın altında, iş görenin güvende olmak isteği yatar.
Politik stratejilerin uygulamada en iyi performansa nasıl dönüştürüleceği sorusu, kamu yönetimi alanının merkezinde yer alan ve süregiden ana temadır. Kamu hizmetlerinin niteliğiyle ilgili eleştiriler ve tartışmalar, neredeyse bütün yazılı tarih kayıtlarında yer almaktadır. Bu kayıtlarda ve devlet kurumlarının işleyişini sorgulayan çevrelerde, düşük performans, hizmetlerin toplumun bütün katmanlarına adil dağıtımında yaşanan sorunlar, bürokratik hastalıklar (kırtasiyecilik, verimsizlik ve kaynak israfı gibi) ve politik gücün kamu kaynaklarını suiistimali devlet örgütlenmesine dönük eleştirilerin ana başlıklarını oluşturmaktadır. Bugün kamu sektörünün performansına yönelik bu eleştirilere karşı e-devlet yapılanması temel çözüm seçeneklerinden biri olarak sunulmaktadır. Böylece kamu sektörünün yaşadığı sorunlara enformasyon ve iletişim teknolojilerinin katalizörlüğü kullanılarak çözümler getirilebileceği düşünülmektedir. Bu yaklaşıma göre, enformasyon ve iletişim teknolojileri ofis otomasyonunu sağlayarak iş görme yöntemlerinde verimlilik artışına, hizmet sunumunda üretkenliğe yol açmaktadır. Ayrıca iletişim ağları birimler arası koordinasyonun artmasını; kurum içi ve kurumlar arası veri değişiminin hızlı, esnek ve etkin olarak gerçekleştirilmesini temin etmektedir. Elektronik ofis makinelerinin kağıt tüketimini artırdığına yönelik bulgu ve gözlemler olsa da, kağıt temelli veri işleme ve dosyalama sistemi ile kıyaslandığında, bu teknolojilerin kaynak tasarrufu sağladığı öne sürülmektedir. Bunun ötesinde iletişim ağları sayesinde elde edilen genel performans artışı, kamu kesiminde israfa karşı savaşta önemli bir avantaj sağlamaktadır. Diğer taraftan internet ortamından sunulan uygulamalar, toplumsal, politik ve kültürel konularda olgu ve fikirlerin paylaşım araçları olarak kullanılabilmekte; kamu kurumlarını izleyen gözler için nitelikli bilgi verme-alma enstrümanları olarak değerlendirilmektedir. Kamu kurumlarının performansları hakkında kamuoyunun serbestçe bilgilenmesinin ve oluşmasının, şeffaf bir iletişim ortamında mümkün olabileceği ileri sürülmektedir. Enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, vatandaşlarla kamu yönetimleri arasında var olan enformasyon boşluğunu azaltan yeni uygulamalara olanak vermektedir. Böylece daha fazla sayıda bilgilendirilmiş vatandaşın sivil ve toplumsal faaliyetlere katılım koşullarında gelişme sağlanabilmektedir. Ayrıca internet, kamu kurumlarının uygulamaları ile ilgili kitlelere enformasyon aktarabildikleri bir tanıtım ve halkla ilişkiler ortamı haline dönüşmektedir. Her kamu kuruluşunun, yüksek maliyetlerinden dolayı, eylemlerini topluma aktaracak bir basın yayın organizasyonu oluşturması mümkün olmayabilir. Oysa internet yayıncılığı, hayli düşük maliyetlerle sürdürülebilir bir kitle iletişim etkinliğidir. Bunların da ötesinde, bugün etkileşimli kullanıcı ara yüzleri aracılığıyla web sayfaları üzerinden bürokratik hizmetler çevrimiçi olarak yürütülebilir hale gelmiştir. Bazı e-ticaret uygulamalarının kamu sektörüne uyarlanması suretiyle geliştirilen bu tür teknikler, yığılan iş yüklerine çözüm olarak kamu kurumlarına hızlı sonuç alma kabiliyeti sağlamaktadır. Böylece alışılagelmiş kamu bürokrasisinin zaman, mekân ve süreç kısıtlamaları, teknolojik olanaklar ile esnekleştirilmektedir. Ağ teknolojileri, merkez ve taşra teşkilatlarıyla ülke geneline yayılmış birçok birimi bulunan bazı kamu kurum ve kuruluşlarının kitlelere hizmet sunabilmesinde ana iletişim kanalı haline dönüşmektedir. Milyonlarca insana ilişkin veri ve kayıtların saklanması, gerektiğinde bir birimden diğerine transfer edilmesi, geleneksel bürokrasinin ve iş görme yöntemlerinin altından kalkamayacağı iş yükleri oluşturmaktadır. Çözüm, kamu hizmetlerinin muhatap olduğu veri yığınlarının elektronik yöntemlerle işlenmesi, iletilmesi ve veri tabanlarında saklanmasıdır.
2.5. Kamu Hizmetlerinin Hızının Artırılması
Türkiye de Kamu Alımlarının Elektronik ortama taşınması demek; Kamu hizmetlerinin hızının artırılması demektir. Kamu İhale Alımları Avrupa Birliği çalışmaları kapsamında çeşitli düzenlemelerin yapılması bir zorunluluktur. Bu açıdan hem idarelerin, hem isteklilerin ve hem de vatandaşların kamu alımları ile ilgili daha hızlı bir şekilde bilgiye ulaşması elektronik ihale sistemiyle daha kolay bir hale gelmektedir. Kamu sektörü değişime karşı daha çok direnç gösterir. Başarı değerlemesi, inisiyatif kullanma, politik davranma, büyüklük, çıkar gruplarının etkisi, belirsizlik, kamu sektörünün özel sektöre oranla çok daha karmaşık yasal düzenlemelerle yönetilmesi.
Elektronik devlet uygulamasında kamu hizmetlerinin bir diğer özelliği, bu hizmetlerin hızının artırılabilmesinin sağlanmasıdır. Hizmetin kalitesini belirleyen en önemli etmenlerden biri, hizmetin sunumundaki hız olduğuna göre e-Devlet uygulamalarıyla elektronik kamu hizmetlerinin hızı maksimuma çıkarılmalıdır. Dolayısıyla vatandaşlar, kısa sürede beklediği çok fazla sayıda hizmeti alabilecek, tek durak merkezleri gibi uygulamalarla bir platformdan birden fazla hizmete ulaşabilecektir. Klasik kamu hizmetlerinde şikâyet edilen en önemli nokta, hizmetlerin geç yürümesi iken, e-Devlet uygulamalarında, devlet artık vatandaşlarının taleplerini günün her saatinde ve hızlı bir şekilde karşılayabilecektir. Bu durumun ortaya çıkaracağı güven duygusu ve psikolojik rahatlık, sistemin hem siyasal anlamda hem de ekonomik anlamda ferahlamasına yol açarak insanların devletleriyle ve yönetimleriyle barışık bir hayat sürmesini sağlayacaktır. Yapılacak olan bu çalışmalarla kurum süreçlerine odaklı sistemden, vatandaş gereksinimlerine odaklı sisteme geçileceğinden, bu şekilde yoğun bürokrasi ve tıkanıklık yaratan prosedürler ortadan kalkacaktır.
Kamu Alımlarının Elektronik İhale sistemiyle hızının artırılması özellikle vatandaşların bunu görmesi ve hissetmesi, vatandaşın süre gelen ihale kavramı ile ilgili olumsuz bakış açısı, olumlu bakış açısına dönüşebilir.
2.6. Vatandaşın Yönetime Etkin Katılımının Sağlanması
E-devlet, vatandaşlarını büyük bir sosyal grubun bir parçası olarak değil, ayrı bütünler olarak görmeyi esas kabul eden bir organizasyondur. Bu anlamda, yeni bir toplum anlayışının ve vatandaş gücünün de sembolüdür. Devletin içinden ve dışından bilgilerin düzenli olarak akışını sağlayarak toplumun demokratikleşmesinde önemli bir rol üstlenmiş olan, e-devletin her düzeyde vatandaşın yönetime katılmasını sağlaması beklenmektedir.
E-devlette devlet girişimlerine ve yatırımlarına halkın katılımı için “elektronik mevzuatın hem idareler ve hem de istekliler açısından ayrıntılı kurallar içermesi, uygulayıcı idare sayısının çokluğu sebebiyle uygulama standartlarının yerleşmemesi ve isteklilere eşit muamelenin uygulanamaması gibi sebeplerle ihaleye yeterli katılımın ve rekabet koşullarının ağlanmasında sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Elektronik ihale tüm bu sorunların çözümünde önemli bir araç olacaktır. Elektronik ihale ile kamu alımları sürecinde şeffaflığın, eşitliğin, katılımın, rekabetin arttırılacağı, alımlarda güvenilirliğin, kamuoyu denetiminin, kaynakların verimli kullanılmasının ve ihtiyaçların uygun şartlarla, zamanında karşılanmasının büyük ölçüde sağlanacağı bir kamu alımları piyasası oluşturulabilecektir.
E-devletin oluşumunda devlet mekanizmasının müşterileri olan vatandaşların görüş ve önerileriyle tercihlerini dikkate alan, vatandaşlarına farklı erişim seçenekleri sunabilen Internet kullanımını özendirici çalışmalar yaparak vatandaşlarının kamu yönetimine güvenini artırma amaçlı pozitif yönde uygulamalara girişen devletler daha başarılı olmaktadır. E-devlet anlayışının e-yönetişim kapsamında bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmasında büyük fayda vardır. E-yönetişim anlayışını pilot projelerle hayata geçiren, pilot projelerle yerel halkın katılımını ön plana çıkartıp, halkının görüşleri doğrultusunda hareket ederek ortaklaşa bir yönetim kavramı etrafında çok partnerli bir yelpazede gerçekçi bir strateji ve vizyon yaratan devletler bilişim dünyasında öncü bir rol üstlenmektedirler. Organizasyonların yapı, süreç ve özelliklerine ilişkin, çağdaş gelişmelerle ilgili yapılan açıklamalar çerçevesinde kısaca, geleneksel örgütlerin temelini oluşturan hiyerarşik yapı zedelenmiş, ast-üst arasındaki mesafe daralmış ve böylece örgütler daha katılımcı, şeffaf ve oval hale gelmiştir.
2.7. Kurumlar Arası Bilgi Alışverişinin Sağlanması
E-ihalenin hayata geçirilmesi için geliştirilen EKAP (Elektronik Kamu Alımları Platformu) 1 Eylül 2011 tarihinde devreye alınmıştır. SOA (Service Oriented Architecture) mimarisi ile tasarlanan EKAP, kendi modülleri ve diğer kurumlardan alınan bilgilere servisler üzerinden erişmektedir. EKAP, Türkiye’deki ihalelerin elektronik sistemler üzerinden yürütülmesini sağlarken, platformun hayata geçirilmesinden önce çözülmesi gereken bazı kritik sorunları da beraberinde getirmiştir. 4374 sayılı Kamu İhale Kanunu gereği isteklilerin belirli ihalelerde bankalardan aldıkları Geçici Teminat Mektubu (GTM) ve Banka Referans Mektubu (BRM) belgelerini ihale belgeleri arasında sunması gerekmektedir (Resmi Gazete, 2002). Ancak ihalelerin elektronik olarak yürütülebilmesi için kağıtla gerçekleştirilen süreçlerin olabildiği ölçüde en aza indirilmesi gerekmektedir. Bu belgelerin elektronik ortamda alınabileceği Kamu İhale Kurumu tarafından yayınlanan “Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği” (Resmi Gazete, 2011) ile resmiyet kazanmıştır.
Birlikte çalışabilirlik ihtiyaçları teknik, organizasyonel ve anlamsal olmak üzere üç boyutta incelenebilir. Teknik boyutta farklı uygulamalar arasında bilgi paylaşımını mümkün kılacak teknolojilere odaklanılırken, organizasyonel boyut teknolojilerden çok süreç modelleme dilleri, nesneye dayalı yazılım mühendisliği gibi mühendislik metodolojilerine dayalıdır. Organizasyonel birlikte çalışabilirlik kapsamında, kurumlara ait iş süreçlerinin ilişkili diğer kurumları da içerecek şekilde modellenmesiyle ilgilenilir ve kurumların amaçları ile teknik altyapıyı şekillendiren uygulama ve sistemler arasında bütünlük, diğer bir ifadeyle, paylaşılan bilginin daha etkin olarak değişimini sağlayacak şekilde oluşturulmuş iş süreçleri ve buna uygun kurumsal yapılanma hedeflenir. Ayrıca, süreçlerin yeniden mühendisliği, kurum içi ve kurumlar arasında iş akış yönetimi, süreç ve hizmetler için ihtiyaçların belirlenmesi gibi konuları içerir. Anlamsal birlikte çalışabilirlik kapsamında ise verinin, onu üreten kurumun dışındaki kurumlar tarafından da doğru şekilde anlaşılması ve yorumlanmasına yönelik çalışmalar yer alır.
2.8. Rekabetin Artması
Türkiye’de E-ihale sisteminde yapılan çalışmalar ile; Kamu alımları sürecinde şeffaflığın, eşit muamelenin, katılım ve rekabetin arttırılmasının, alımlarda güvenilirliğin, kamuoyu denetiminin, kaynakların verimli kullanılmasının ve ihtiyaçların uygun şartlarla, zamanında karşılanmasının sağlanması hedeflenmektedir.
Küresel rekabet, işletmeleri, özellikle ürün kalitesini artırıcı, maliyetleri düşürücü, ürünleri tüketicilere daha hızlı ulaştırıcı kararlar almaya yöneltmiştir. Bu yaklaşımda ilke; tüm dünyayı işletmenin hedef pazarı gibi düşünmek ve bu hedef pazarın istek ve arzularını, rakip işletmelerden daha iyi karşılamaktır.
Etkin kamu alımı, devlet kuruluşlarının daha yüksek kaliteli mal ve hizmeti daha düşük fiyattan satın alabilmesi demektir. Etkin kamu alımı uygulaması ise ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri en düşük fiyata sağlayabilecek tedarikçinin seçilmesini kolaylaştıracak düzeyde rekabetin sağlanması ile gerçekleştirilebilir. Bu noktada AB deneyimi, etkin kamu alımı yoluyla %10’a kadar varan tasarrufların gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Bu durum rekabetin yeterince sağlandığı etkin kamu alımları yolu ile ülkemizde her yıl yaklaşık 7-8 milyar TL tasarruf yapılabileceği anlamına gelmektedir. Hatta altyapı ve enerji yatırımları düzeyinin daha fazla olduğu ülkemizde tasarruf miktarının daha da yüksek olması muhtemeldir. Her alanda olduğu gibi kamu ihaleleri alanında da gerçekçi bir rekabetin sağlanması için etkinliği, adaleti, şeffaflığı, öngörülebilirliği sağlayacak yasal ve idari düzenlemeler gerekmektedir.
Rekabet bağlamı strateji için her zaman önemli olmuştur. Yetenekli ve motive olmuş çalışanlar bulabilme; yollar ve telekomünikasyon hatları da dahil olmak üzere yerel altyapının işlerliği; yerel pazarın büyüklüğü ve derinliği; yasal düzenlemelerin boyutu gibi bağlamsal değişkenler şirketin rekabet yeteneğini her zaman etkilemiştir.
Diğer devletlerde olduğu gibi ülkemizde de uzun yıllar boyunca daha çok ulusal ekonominin şartları ve ihtiyaçları dikkate alınarak düzenlenen kamu alımları alanı, zamanla artan hacmi ve önemi sonucunda kaynak kullanımında etkinliği artırmak amacıyla dünya çapında reforma tabi tutulmaya başlanmıştır. Bu kapsamda Dünya Bankası ve Avrupa Birliği gibi kamu yatırımları için ülkelere fon sağlayan kuruluşlar tarafından kamu alımlarına ilişkin özel kurallar belirlenmiştir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler tarafından 1993 ve 1994 yıllarında UNCITRAL Model Kanun kabul edilmiştir. Bu reformların bir amacı da, uluslararası rekabetin ülkelerin toplam refahını artıracağı düşüncesiyle kamu alımlarına yönelik piyasaların daha liberal hale getirilmesidir.
Küresel düzeyde çalışan firma, gerekli ekonomileri elde edebilmek için bazı büyük pazarlarda rekabet etme ihtiyacı duyabilir. Ulusal rekabet yeteneğinin ortaya konması ise, bir ülkenin tanımlanmış fırsatları nasıl kullanacağı, sektörel tehditlerden ne şekilde korunacağı ile ilişkilidir. Bu anlamda, konuya ilişkin karar alıcılar, öncelikle sektörel rekabet gücünü değerlendirmek zorundadırlar. Bugün için devletle rarasında yaşanan rekabet, “bilgi toplumunda elde ettiğim bilgiyi ne şekilde işleyerek ve toplumuma mal ederek bunu en yüksek değerle diğer toplumlara satabilirim?” noktasında düğümlenmekte, bilişim pazarında üstün bir konumda bulunan devletler sadece kendi içinde değil, uluslararası alanda da etkinleşerek dünya haritasının geleceğine yön verir bir konuma taşınmakta, bunu başaramayan devletlerse hem ekonomik krizlerle kendi içinde vatandaşlarına siyasal sistemin meşruiyeti noktasında güven bunalımı yaşatmakta, hem de dünyaya söz geçiren devlet ya da devletlerin birer uydusu haline dönüşerek pasifize olmakta, bir anlamda devlet olma kişiliğini giderek yitirmektedir. Kısacası e-devletleşme devleti sadece içerde değil, dış sahada, dünya genelinde de ön plana taşıyabilen unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
3. ELEKTRONİK İHALE UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILABİLECEK SORUNLAR
E-Devlet çalışmalarının beraberinde gelen sorunlar e-İhale uygulamalarında da karşılaşılabilecek sorunları aynı çerçevede değerlendirebiliriz. E-Devlet çalışmalarında sorunlar yasal, idari, teknik ve bilgi güvenliği sorunları olmak üzere dört ana başlık altında toplanmaktadır. Türkiye’de yaşanan problemlerin düzenlenmesi, vatandaşların devletle olan ilişkilerinin yeniden tanımlanması, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına bağlı olduğu genel kanılardan biridir. E-Devlet uygulamalarının bu bağlamda düşünülmesi pek de yersiz değildir. Bilgi çağının getirdiği değişim; tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeniden yapılanma sürecini hızlandırmış ve hem küreselleşme hem de AB’ye uyum noktalarından Türkiye’nin önüne önemli bir fırsat olarak gelmiştir. Bu önemli fırsat kaçırılmak istenmiyorsa, gerekli düzenlemeler gün geçirilmeden yapılmak zorundadır.
3.1. Yasal Sorunlar
E-Devlet uygulamalarının önündeki en büyük engellerden birini yasal sorunlar oluşturmaktadır. Bütün dünyadaki e-Devlet uygulamalarında böyle bir sorunla genel anlamda karşılaşılmaktadır. Fakat hiçbir ülke tam anlamıyla bu sorunları çözebilmiş değildir. Her ne kadar konuyla ilintili bir takım düzenlemeler ve önermeler yapılmış ise de bunlar henüz küresel ve ulusal anlamda tamamen kabul görmüş ve uygulamaya konmuş değillerdir. Elektronik ortamda iletilen bilgilerin kesinlikle bunları gönderen kuruma veya kişiye ait olduğunu doğrulayacak, verinin başkası tarafından yollanmadığını garanti edecek teknolojik uygulamanın adı olan Sayısal İmza (e-imza), geleneksel noterlere benzer şekilde elektronik ortamda belge ve yetki devri taleplerini kamu adına onaylayacak olan e-noter, elektronik ortamda gönderici ve alıcıların kimliklerinin tanımlanması amacıyla hazırlanan sayısal sertifikaların belirlenen kurum ve kuruluşlara dağıtılmasını üstlenecek bir e-onay kurumunun nasıl oluşturulacağı tartışma konusudur. Bunların yanında, Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi’nin kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin düzenlemeleri ile BM ve OECD gibi uluslararası örgütlerin ilgili konularla ilgili yardımcı olacak çalışmaları mevcuttur. Türkiye’de ise, e-Devlet uygulamalarının ortaya çıkaracağı ya da artıracağı hukuksal sorunlar 90’lı yılların sonunda tartışılmaya başlanmıştır. 1998 yılında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nca (BYTK) oluşturulan Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu’nun (ETTK) çalışmaları sonucunda ortaya çıkan sonuç raporunda temel hukuki sorunlar yedi ana baslık halinde ele alınmış ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur. e-Devletin hukuki veya yasal sorunları aşamasında bir diğer önemli nokta da yapılacak düzenlemelerin eş zamanlı ve uyumlu olmaları gereğidir. Sorun alanları birbirleriyle olan ilgileri bakımından birbirlerinden zaman zaman yaklaşıp uzaklaşsa da, bunların çözümlenmesinde dikkat edilmesi gereken önemli unsurlardan biri çeşitli alanlarda yapılacak düzenlemelerin uyumlu olması, diğeri de çoğu zaman aynı anda yapılmaları gereğidir.
3.2. İdari Sorunlar
İdari sorunlar da e-Devlet uygulamalarının diğer ucunda bulunan bürokratları ve yönetimin diğer kademelerinde bulunan insanların karsılaşacakları ve dolayısıyla topluma yansıyacak olan sorun kümelerini oluşturmaktadır. E-Devlete yönelik bütün sorun alanlarının çözümü, genel olarak yapısal anlamda değişiklik gerektirdiği için bunların çözülmeleri tabii ki kısa zamanda olmayacaktır. İdari anlamda da durum böyledir. İdari sorunların temelinde ve en tepesinde ‘liderlik inisiyatifi’ olarak da adlandırılan sorunun bulunduğu belirtilmektedir. Çünkü her hangi bir reformun veya değişikliğin kabul görerek başarılı olmasının ilk şartı bu değişikliği onaylayan bir siyasi iradenin gerekliliğidir. E-Devlet konusunda da durum farklı değil hatta durum biraz daha liderlik olgusuna yapılan vurguyla belirtilmektedir. E-Devlet uygulamalarının başarılı olup olamayacağı konusunda halkın inancı çok önemlidir. Fakat halk böyle bir uygulamayı normalde kendinin istemesi gerekirken, Türkiye henüz bu noktada olmadığı için idarenin bu noktada alacağı konum ve yapacağı önderlik, sevk ve idare anlamında çok önemlidir. Eğer bu bir reform ve değişiklik olarak görülürse, bu durum aşağıdan yukarıya (olması gerektiği gibi) değil, klasik anlamda yukarıdan aşağıya biçiminde olacaktır. Birçok ülkede de e-Devlet uygulamaları böyle başlatılmıştır. Klasik anlamdaki yukarıdan aşağıya olagelen uygulamalardan temel farkı yönetilenlerin çıkarlarının gözetilmesi birinci sırayı almasıdır.
3.3. Teknik Sorunlar
Teknoloji, bilginin ve bilgiye dayalı usullerin herhangi bir isin yapılmasına uygulanması olarak tanımlanabilir. Teknolojik gelişme; bir ise uygulanan bilgi ve bilgiye dayalı usul, o işin daha kısa zamanda yapılmasına olanak sağlamıştır
Günümüzde teknoloji dünyayı zamanla doğru orantılı olarak geliştirmektedir. Bu gelişme, işletmelerin tamamen istemi dışında gerçekleşen bir etmendir. İşletmeler başarılarını arttırabilmek veya koruyabilmek için gelişen teknolojiye ayak uydurmak zorundadır.
3.4. Bilgi Güvenliği Sorunu
Elektronik ortamda hizmetlerin verilmesinde bilgi aktarımının güvenli bir şekilde yapılması için ne yapılmalı ya da ne yapılabilir? dendiğinde verilebilecek net bir cevap yoktur. Çünkü e-Devlet beraberinde -kısa zamanda aşılamayacak- birçok sorun getirmektedir. E-Devlet uygulamalarının başlaması ve yaygınlık kazanması e-hukukun sağlam temeller üzerine oturtulmasına bağlıdır. Bazı noktalar muallâkta iken de dijital ortamda bilgi aktarımında doğruluğun, güvenliğin nasıl sağlanacağı konuları da kesinlik kazanamamaktadır. Açık ağ üzerinde erişilen bilgi (örneğin; bir sanal markette ürün çeşitleri, fiyatları ya da çeşitli istatistik bilgiler vs.) gerçek ve doğruluğu kanıtlanmış bilgiler midir? Bunların doğruluğu nasıl kanıtlanacaktır? Bu gibi sorulara cevap vermek ve tek tek ele alındığında bu tür sorunları çözmek hemen hemen olanaksızdır. Bu konuda en akla yakın çözüm, en başta güvenilir siteler oluşturmak ve bunların işleyişinin güvenilir olarak sürdürülmesini sağlamaktır. Güvenilir sitelerde yer verilen bilgilerin değiştirilmesini, bozulmasını ya da kullanılamaz hale getirilmesini önlemek için günümüz koşullarında bile teknik yönden çeşitli önlemler alınması mümkündür. ‘Firewall’ olarak isimlendirilen ve ‘server’lara erişimi kontrol eden yapılar, ana bilgisayar sistemleri için birer tampon görevi görmekte ve kaynağı şüpheli erişim talepleri engellemektedir. Ancak, diğer konularda olduğu gibi, bu alanda da geliştirilen araçlar bir süre sonra yeni karşı araçlar işlevsiz hale getirilmektedir.
Bilgi aktarımında, göz önünde bulundurulması gereken bir başka husus da bilgisayar virüsleridir. Bu virüsler özel amaçlarla hazırlanmış, bilgisayar programlarıdır. Virüsler girdikleri makineleri bozarak dosya ve verileri kullanılmaz hale getirmektedirler. Bazı şirketler virüsleri üreterek bilgi ağlarına sokmakta ve virüsü temizleyecek programları satarak kazanç elde etmektedirler. Ayrıca, Internet üzerinde yüz binlerce hacker (kırıcı) olduğu tahmin edilmektedir. Hackerler, istedikleri her türlü veriye ulaşabilecek seviyede bilgiye sahip olan kişilerdir. Bilgisayar hakkında bu kadar bilgiye sahip olan hackerler bunları değişik amaçlarda kullanmaktadırlar. Bunların %89’u meraklarını gidermek için bu işi yaparken, geriye kalan %9,9’luk kısmı illegal amaçlar için ve %1,1’lik bir grup ise dünya çapında suç islemek için bu işle uğraşmaktadırlar. Dolayısıyla e-Devlet uygulamaları vatandaşların kişisel bilgilerini koruyacak alt yapıya sahip olmalıdır.
Kaynak: Ertuğrul, İbrahim; Türkiye’de Mevcut İhale Sistemiyle Elektronik İhale Sisteminin Karşılaştırılması, Bingöl İli Örneği, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü – İşletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır, 2013